5 Mayıs 2017 Cuma

TÜRK TİCARET HUKUKU-2



              TİCARİ HÜKÜMLER ve TİCARİ HÜKÜMLERİN UYGULANMA SIRASI

  Ticari Hükümler ; 

Yazılı hükümler iki ölçüde belirlenir.

  1. Bir ticari işletme ile ilgili olsun ya da olmasın TTK'da yer alan bütün kurallar ticaridir. Örneğin; iki öğrenci arasında düzenlenen bir çek 
  2. TTK' da düzenlenmese de başka özel kanunlarda yer alan ve bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün konulardır. Örneğin ; Taşınır rehni kanunu
  Ticari İşlere Uygulanacak Hükümler ; 
  1. Emredici hükümler
  2. Sözleşme hükümleri
  3. Tamamlayıcı veya yorumlayıcı ticari hükümler
  4. Ticari örf ve adetler
  5. Genel hükümler 
   Ticari Yargı ; 
  1. Ticari davalarda kural olarak HMK geçerlidir.
  2. Ticari uyuşmazlıkların çözüm yolu tahkimdir.
   Ticari Davalar ; 

1. Mutlak Ticari Davalar : Bir grup, ticari uyuşmazlığın taraflarının sıfatına bakılmaksızın mutlak olarak ticari sayılan davalardır.

a) TTK'da Sayılan Hususlardan Doğan Davalar ; TTK'da düzenlenen husulardan doğan davalardır. TMK'da, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ile 969. maddeler. TBK'da  malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi  ve şekil değiştirmesi hakkında 202 ve 203 ...

b) Özel Kanun Hükümleri Gereği Ticari Sayılan Davalar ; Kooperatifler kanununda düzenlenen davalar, iflas davaları gibi..

2. Nispi Ticari Davalar : 

a) Tarafların Tacir Olduğu ve Uyuşmazlığın Onların Ticari İşletmeleri ile İlgili Olan Davalar ; Bir taraftan uyuşmazlığın taraflarının tacir olması diğer taraftan uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeler ile ilgili bir husustan kaynaklanması gerekir. Haksız fiillerden doğan davaların ticari dava sayılabilmesi için yine tarafların tacir ve haksız eylemin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir.

b) Havale, Vedia ve Telif Hakkından Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar ; ticari nitelikte sayılması için bir ticari işletmeyle ilgili olması yeterlidir.

                               TİCARİ DAVALARA BAKAN MAHKEMELER 

ADLİ YARGI ;  Hukuk Mahkemeleri, Ceza Mahkemeleri, Bölge Adliye Mahkemeleri ( Temyiz), Yargıtay ( Temyiz)

İDARİ YARGI ; İdare Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ( Temyiz ve İtiraz mercii), Danıştay ( Temyiz ve İtiraz mercii) .

ASKERİ YARGI ; Askeri Mahkeme, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi , Askeri Yargıtay.


  • Adli yargıda hukuk mahkemeleri kendi içinde ikiye ayrılır. Sulh hukuk ve asliye hukuk ( özel alt dalları da vardır. Örneğin ; İş mahkemeleri, tapu) mahkemeleridir.
  • Ticaret mahkemeleri özel bir asliye hukuk mahkemeleridir.
  • Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince malvarlığı değerine ilişkin her türlü dava Asliye hukuk mahkemesi yetkisindedir.
  • Ticari davalar ticaret mahkemelerine götürülür. Ticari davalara ticari hükümler uygulanacaktır. 
  • Asliye Ticaret Mahkemeleri : Özel bir konuya (ticari davalara) bir ihtisas mahkemesidir.
  • Asliye Hukuk Mahkemesi :  Eğer bir yerde asliye ticaret mahkemeleri varken asliye hukuk mahkemeleri dava açılırsa hakim re'sen görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
  • Ticari olmayan davanın ticari mahkemelerde veya ticari olan bir davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi tek başına hükmün bozulması için yeterli sebep oluşturur. ( Çünkü kamu düzenine ilişkindir. ( HMK 1 ) ) 
  • Çekişmesiz Yargı : Davacının davalı göstermeden açtığı davalardır. 
  • Tüm ticari nitelik taşıyan çekişmesiz yargı işleri, ticaret mahkemelerinde görülür. 

                                   TİCARİ DAVALARDA UYGULANACAK USUL 


  • Genel usul kuralı Hukuk Muhakemeleri Kanunudur.
  • Bazı usul farklılıkları mevcuttur. Örneğin ; 
  1. Tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek, aradaki sözleşmeyi feshetmek ya da sözleşmeden dönmek üzere yapılacak ihbar ve ihtar noter marifetiyle, telgraf, taahhütlü bir mektup veya e- imza kullanılarak kayıtlı e-posta sistemiyle gönderilen bir beyanla gerçekleştirilir. 
  2. Tacirler arasındaki ticari davalarda ticari defter özel delil olarak kullanılabilir.
  3. Sekiz(8) gün içinde itiraz edilmeyen fatura ve teyit mektubu ticari davalarda özel delil kabul edilir.
  4. Yazılı yargılama usulü uygulanır ancak basit yargılama usulüne tabi olan kanunlarda vardır.(Konkordato ve sermaye şirketleri, ortaklarla tasfiye memurları  arasında çıkan uyuşmazlıklar, bilgi alma hakkının ihlal edildiğini iddia eden ortağın açtığı davalar gibi...) 
  5. Yetki sözleşmeleri ancak tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılır.


                                             TACİR SIFATININ KAZANILMASI 

            Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir.

Not, esnaf işletmesi işleten ise tacir olarak kabul edilmez.

Bir Ticari İşletmenin Gerçek Kişilerde Ticari İşletme Sayılmasının Koşulları ;

  • Bir ticari işletmenin var olması
  • Ticari işletmenin faaliyette bulanması
  • Ticari işletmenin kendi adına faaliyette bulunması 
  • Tacir sıfatı bakımından özellik gösteren durumlara sahip olması
Bir Ticari İşletmenin Tüzel Kişilerde Ticari İşletme Sayılmasının Koşulları ; 

  1. Ticaret Şirketleri :
  • Kolektif ve komandit şirketler bir ticari işletme işletmek maksadıyla kurulurlar.
  • Anonim ve limited şirketler iktisadi maksat ve konular için kurulurlar. 
  • Kooperatifler, ortaklarının çıkarlarını karşılıklı yardım ve kefalet esaslarına göre korumak amacıyla kurulurlar.
Bu amaçların varlığı tacir sıfatının kazanılması için yeterli kabul edilmiştir.

     2. Ticari İşletme İşleten Dernekler ve Vakıflar : 

  • İktisadi faaliyette  bulunmak, ticari işletme işletmek yahut kazanç sağlayıp paylaşmak maksadıyla kurulamazlar.
  • Ancak, amaçlarına ulaşmak için bir ticari işletme işletebilirler.
  • Eğer ticari işletme işletirler ise TTK bakımından tacir sayılırlar ve tacir olmanın hüküm ve sonuçlarına tabi olurlar. 
  • Vakıflarda amacına ulaşmak için ticari işletme işletirler ise tacir sayılacak ve tacir olmanın hükümlerine tabi olacaklardır.
  • Kamuya yararlı dernekler bir ticari işletme isteseler de tacir sayılmazlar. Örneğin, Kızılay Derneği
      3. Kamu Tüzel Kişileri Tarafından Kurulan İşletmeler : 
  • Devlet, il özel idaresi ve belediye gibi kamu tüzel kişileri bir ticari işletmeyi doğrudan doğruya veya kamu tüzel kişileri bir ticari işletmeyi doğudan doğruya veya kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler kendileri tacir sayılmazlar. 
  • Özel hukuk hükümlerine göre yöneltilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu idareleri tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler tacir sayılır.
  • Tacir sayılması için iki koşuldan birisinin var olması yeterlidir.
  • Özel hukuk hükümlerine göre yöneltilmek veya ticari şekilde işletilmektir.

          Donatma İştirakinde 

     Birden çok kişinin paylı mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak amacıyla aralarında yapmış oldukları sözleşme gereğince, hepsi adına ve hesabına suda kullanmaları ile ortaya çıkan birliğe donatma iştiraki denir.
Tacir sıfatı müşterek maliklere(donatanlara) ait değildir. 
Donatma iştiraki tacir sıfatına sahiptir ve tacir olmanın sonuçlarına tabidir.
  
         Tacir Sıfatının Kaybı 

a) Gerçek Kişilerde ; 

   Tacir fiilen faaliyetlerine son vermekte ve müşteri çevresiyle irtibatını kesmekte ve dolayısıyla ticareti terk etmektedir. Bu durumda tacir sıfatı kendiliğinden sona erecektir. 
   Tacir ticaret siciline son verdiğini ticaret siciline bildirmelidir.
   Ticari işletme faaliyetlerine son veren tacir veya kendisinin ölümü halinde ticari faaliyeti sürdürmek istemeyen mirasçıları, on beş (15) gün içinde yapılacak terk bildirimi içinde yapılacak terk bildirimi ile mal beyanında bulunmak zorundadır. 
   Ticareti terk ettiğini bildiren tacir iki (2) ay süreyle haczedilebilir malları üzerinde işlemde bulunamaz. 
Üçüncü kişilerin zilyetlik ve tapu sicili kurallarına göre iyi niyetli olarak elde edecekleri haklar saklıdır. 
Ticaret sicili memuru ticaretin terk edildiğini Türkiye ticaret Sicili Gazetesi ve alacaklıların kolaylıkla haberdar olabileceği başka yollarla ilan eder. Bu ilan tarihinden itibaren bir (1) yıl daha ticari faaliyetine son veren tacir hakkında iflas yolu ile takipte bulunabilir.

b) Tüzel Kişilerde ;

    Tüzel kişiliğinin sona ermesi ile son bulur.
    Tüzel kişinin malvarlığının tasfiyesi süresinde hem tüzel kişilik hem tacir sıfatı devam eder.
    Donanma iştiraki sona erdiğinde tasfiye süreci tamamlanıncaya kadar tacirler hakkındaki hükümlere tabi olmaya devam eder.

      Tacir Sıfatından Doğan Hüküm ve Sonuçlar ;

  1. İflasa tabi olma 
  2. ticaret siciline kaydolma
  3. Ticaret ve sanayi odalarına kaydolma
  4. Ticaret unvanı seçme ve kullanma
  5. Ticari iş karinesine tabi olma
  6. Ticari örf ve adete tabi olma
  7. Ticari defter tutma
  8. Basiretli bir iş adamı gibi davranma
  9. Kararlaştırılmasa dahi ücret ve faiz isteme hakkı
  10. Ücret ve cezai şartların indirilmesini isteme hakkı
  11. Fatura düzenleme
  12. Faturaya itiraz
  13. Teyit mektubuna itiraz
  14. Her iki tarafı tacir olan işlere uygulanacak özel hükümler
































































































3 Mayıs 2017 Çarşamba

TÜRK TİCARET HUKUKU-1




             Sevgili arkadaşlar ticaret hukukunu iyi kavramanın yolu öncelikle ticaret hukuku kavramının     hangi anlam veya anlamları teşkil ettiğini kavramaktan geçer. Ticaret hukukunu kavradıktan sonra     ticaret hukukunun özelliklerinin yanında ticari işletmeler ve ticari iş'in ne demek olduğuna dair           ufakta olsa bir parıldama olur ise aklınızda eminim ki ticaret hukukunun üstesinden gelirsiniz.             Şunu bilin ki arkadaşlar ticaret hukuku aslında çok kolay gibi gözükür ancak işin içine girmeye           başladıktan hemen sonra bocalamalar başlar. Ancak en önemli nokta işte tam da burada başlar.             Ticaret hukuku da tıpkı ceza hukuku gibi birbiri içinde bir çok tanım, koşul ve şarttan                           oluşmaktadır. Temelindeki ince ayrıntıları elimden geldiğince basit düzeye indirerek sizlere                 anlatmaya çalışacağım umarım ki sizler için faydalı olabilirim.Şimdi ticaret hukuku kavramını             birlikte çalışmaya başlayarak ilk adımımızı atalım.



      TİCARET HUKUKU KAVRAMI 

  Sevgili arkadaşla, üretim ,değişim ve tüketim aşamalarındaki faaliyetleri düzenleyen ve bunları kou edinen hukuk dalına bizler ticaret hukuku demekteyiz.

     TİCARET HUKUKUNUN ÖZELLİKLERİ

  1. Özel Hukuk Dalı Olması : Taraflar irade özgürlükleri uyarınca sözleşme yapıp yapmama konusunda serbest oldukları gibi girdikleri sözleşme ilişkisinin içerik ve kapsamını belirlemede kural olarak serbesttirler ve belirlemede kural olarak serbesttirler ve taraflar arasında birr denge vardır.
  2. Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku ile Bağlantılı Olması : Ticaret hukuku özel hukukun bir dalı olması nedeniyle medeni ve borçlar hukuku ile bir bütünlüğü söz konusudur.
  3. Uluslararası Niteliği : Globalleşen dünyada geçerli hukuk sistemi yaratma çabasını taşıyan belli başlı hazırlıklar vardır. Bu hazırlıklar TTK'da yenilik yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. Yeni kanun yapılırken ticaret hukukunun uluslararası niteliğinden etkilenmiştir.



     Bölüm 1 . Ticari İşletme 


    Ticari İşletme : Esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedefleyen faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmelerdir.

    Ticari İşletmenin Özellikleri : 

  • Gelir sağlamayı hedefleme
  • Devamlılık
  • Bağımsızlık
  • Esnaf faaliyeti sınırlarını aşma

    Ticari İşletmenin Unsurları :

  • Şahıs varlığı unsurları, tacir ve tacir yardımcıları
  • Malvarlığı unsurları, gerçekte tacirin malvarlığı içinde yer almaktadır 
             ↪ Maddi Malvarlığı Unsurları, makina, bina, nakilde kullanılan taşıtlar.
             ↪ Maddi Olmayan Malvarlığı Unsurları, ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, telif hakları, kiracılık hakları, teknik bilgi hakkı gibi..


    Ticari İşletmelerde Merkez ve Şube Kavramları : Ticari işletmenin ticari, hukuki ve idari faaliyetlerinin toplandığı ve işlerinin yürütüldüğü yer merkez' dir.
Bir ticari işletmeye bağlı olup ister merkezin bulunduğu sicil çevresinde ister başka sicil çevresinde ister başka sicil çevresinde, bağımsız sermayesi veya muhasebesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kendi başına sınai ve ticari faaliyetin yürütüldüğü yerler ve satış mağazaları şube ' dir.

    Ticari İşletmelerde Önemli Bazı Hukuksal Olay ve İşlemler :

⭐Ticari İşletmenin Devri :

  • Bir malvarlığı veya bir işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devredilmesidir.
  • İşletmenin devri kural olarak tüm unsurları kaplarken hepsinin olması şart değildir. Asgari şartların gerçekleşmiş olması yeterlidir.
  • Devrin şekli ve koşulları ; 
  1.  Yazılı şekil şartı vardır. Ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir.
  2. İşletme alacaklılarının devre onay vermelerine gerek yoktur.
  3. Bazı özel kanunlar gereği başka bazı koşulların yerine getirilmesi gerekir. 
  4. İnbar.
  •  Devrin sonuçları ;
  1. Devreden(gerçek kişi) tacir, devirden dolayı tacir sıfatını kaybeder ama ticaretir terkinin ilanından itibaren bir yıl daha borçlardan iflas yoluyla takip edilebilir.
  2. Devirle, ticari işletmenin unsurları devralana geçer.
  3. Devralan, devraldığı üçüncü kişilere bildirdiği veya alacaklılara ilan ettiği andan itibaren işletmenin daha önceki borçlarından sorumludur.
  4. Devralan varlığını bilmediği borçlardanda sorumludur.
  5. Devreden devrin ilan veya ihbarına kadar doğan borçlardan dolayı devralanla birlikte iki yıl süre ile müteselsilen sorumludur. Yalnız arkadaşlar vadeye bağlanmış borçlarda muacceliyat tarihinden itibaren işlemeye başlar.
  6. Temsil yetkisine ilişkin değişikliklerde gerçekleşmektedir.
  7. Kiralanan bir alanda faaliyet göstermesi halinde, kira ilişkisinin geçmesi için kiralayanın onayı gerekir. 
Ticari İşletmenin Rehni :
  • Krediye ihtiyaç duyan ticari işletmeler şahsi teminat örneğin kefalet veya ayni teminat örneğin rehin gösterebileceklerdir.
  • Rehin ilişkisinin taraflarına gelince; 
  • Kredi kuruluşları , tacir esnaf, çiftçi, üretici, serbest meslek erbabı gerçek ve tüzel kişiler arasında, tacir ve esnaflar arasında tesis edilebilir.
  • Rehin ilişkisi bankalar, tacir ve esnaflar arasında olabilir.
  • Rehin ilişkisinin kurulmasına gelince ;
  • Rehinli taşınır sicili'ne tescil edilmesiyle kurulur.
  • Elektronik yada yazılı ortamda, elektronik ortamda yapılmışsa elektronik imzaylaonaylanmalıdır. Yazılı olarak yapılmışsa tarafların imzalarının noterce onaylanması veya sözleşmenin sicil yetkisinin huzurunda imzalanması gerekir.
  • Sözleşmeye tarafların ticaret unvanı, MERSİS numarası, temsil veya yetkili temsilcinin adı soyadı, imzası, borcun konusu, miktarı, miktarı belli değilse rehnin ne miktar için güvence teşkil ettiği , ödenecek para cinsi ve rehin azami miktarı, rehne konu varlıkla bu varlığın ayırt edici özelliği belirten seri numarası, markası, üretim yılı, belge seri numarası, varrsa GTİP veye PRODİR sanayi ürünü kodu gibi hususlar yazılır.

 Rehin İlişkisinin Kapsamı :

  • Alacaklar, çok yıllık ürün veren ağaçlar, fikri ve sınai mülkiyete konu alan haklar, hammadde, hayvan, her türlü kazanç ve iratlar, kira gelirleri, makina, araç, ekipman,stok...
  • Rehin İlişkisinin Hüküm ve Sonuçları ; 
➖ Tarafların hak ve yükümlülükleri sözleşmede belirlenir.
➖Rehin konusu mallar, borçlunun elinde durmaya devam etmektedir.
➖Rehin alacaklısı, denetleme hakkına sahiptir.
➖Rehin veren veya taşınırı rehin yüklü olarak devralan rehinli varlığı TRK'nın hilafına kullanması, borcu ödamemesi gibi durumlarda rehin alacaklılarının şikayeti üstüne borç tutarının yarısını geçmeyecek şekilde adli para cezası uygulanır.

  • Rehin Borçlusunun Temerrüdü Süresinde İfa Edilememişse ;

➖Rehinli taşınırın mülkiyetinin devrini talep edebilir.
➖Alacağını, faaliyet gösteren varlık yönetim şirketlerine devredilebilir.
➖Rehin alacaklısı zilyetliğin devrine konu olmayan varlıklarda kiralama ve lisans hakkını kullanabilir.
➖Yukarıda saydığım yollarla alacak tahsil edilmemişse, takip genel hükümler çerçevesinde yapılır.

  • Rehin İlişkisinin Sona Ermesi ;

➖Rehin borçlusu işletme sahibi borcunu öderse rehin (fer'i hak) sona erer.

TİCARİ İŞLETMENİN TİCARET ŞİRKETLERİNİN BÖLÜNMESİ ve TÜR DEĞİŞTİRMESİNE KONU OLMASI
   Bir ticari işletme bir ticari şirketle onun tarafından devralınmak suretiyle birleşebilir. Söz konusu ticaret şirketlerinin paylarının tümü, ticari işletmeyi işletecek kişi veya kişiler tarafından devralınmalı ve ticari işletme bu kişi veya kişiler adına ticaret siciline tescil ve ilan edilmelidir. Ticari işletmeye dönüştürülen ticaret şirketi, bir kollektif veya komandit şirketse mezkür ticaret şirketinin borçlarından, ticari işletmeyi işletecek kişi ve kişilerle ticaret şirketinin eski ortaklarıda üç yıllık süreyle müteselsilen sorumlu olurlar.

NOT, Bu sorumluluk kollektif şirket ortakları ve komandite ortak bakımından sınırsız, şirketteki komanditler ortak bakımından sınırlıdır.

 Ticari İşletmenin Mirasçılara Geçmesi 

   İntikal kuralları içinde mirasçılara geçecektir.

 Ticari İş

 Ticari iş nitelendirilmesinde ölçütler ;

  • TTK'da düzenlenen işler
  • Bir ticari işletmeyi ilgilendiren işler

 Ticari İş Karinesi


    Tüzel kişi tacirlerin özel alanı yoktur, bütün işleri ticari iş niteliğindedir. Tüzel kişi tacirler bakımından aksi ispatlanmaz, gerçek kişi tacirler aksi ispatlanabilir. Gerçek kişi tacir hukuki işlem yaptığı esnada işlemin ticari işletmesiyle ilgili olmadığı karşı tarafa açıkça bildirirse ; İşin ticari sayılmasına durum elverişli olmazsa.

 Bir Taraf İçin Ticari Sayılan İşler

    Bir taraf için ticari sayılan işlemin diğer taraf içinde ticari sayılması yalnızca sözleşmeler bakımından geçerlidir. Uyuşmazlık halinde ticari sayılmaz ve ticaret mahkemelerinde görülmez.

 Ticari İş Sayılmaya Bağlanan Hukuki Sonuçlar

  1. Ticari İşlerde Teselsül Karinesi; Ticari borca müteselsil kefalet karinesi kabul edilmiş olduğu için borcun ifa edilmemesi nedeniyle alacaklı asıl borçluya müracata mecbur olmaksızın doğrudan doğruya müteselsil kefile başvurabilecektir. 
  2. Ticari İşlerde Faiz; Faiz, para alacağının süreye bağlı olarak tahakkuk  eden bir semeredir. Faiz getirisinin yüksekliği anaparanın miktarına, süreye ve faiz oranına bağlıdır. Asıl borç ödeme veya başka bir nedenli ortadan kalkarsa faiz alacağı da sona erer. Taraflar kendi aralarında anlaşırsa anaparayı, faizden ayırmak mümkündür.
Faiz Çeşitleri kendi içinde ikiye ayrılmaktadır öncelikle bunu öğrenelim.

🔸Anapara Faizi ; Belli bir miktar paradan belli bir süre ayrı kalma nedeniyle vadeye kadar işleyen faizdir.

🔸 Temerrüt Faizi ; Vadesinde ödenmeyen bir para borcundan dolayı vadeyi takip eden günden itibaren işlemeye başlayan faizdir.

Şimdi sevgili okurlar faizi uygulanacak oranı dikkate alındığındaki çeşitlerini öğreneceğiz.

🔸 Kanuni(Yasal) Faiz ; Kanuni faiz oranı yasa tarafından belirlenen anapara veya temerrüt faizini ifade eder.

🔸 Akdi (Sözleşmesel) Faiz ; Oranı taraflarca akitle kararlaştırılan anapara veya temerrüt faizini ifade eder.

Şimdide sıra hesaplama şekli dikkate alındığındaki faiz çeşitlerini incelemeye geldi.

🔸 Basit Faiz ; Belli bir miktar para borcuna belirli bir süre için faiz oranı dikkate alınarak faiz tahakkuk ettirilmesidir.

🔸 Birleşik Faiz ; Belirli bir para borcuna belli bir dönem sonunda tahakkuk eden faizin anapara borcuna eklenerek oluşan toplum miktara belirli dönemler sonunda tekrar faiz işletilmesi ve bu işlemin her defasında tekerrür etmesi yoluyla oluşan faizdir.

Sevgili meraklı okuyucular pek karşınıza çıkacağını size bu konuda soru yöneltileceğini pek düşünmüyorum ama benim gibi meraklısı olan bi köşede fazladan bir bilgiden bir şey çıkmaz diyenler için ufak bi not düşmek istiyorum buraya ..

Tazminat Faizi : Haksız fiil neticesinde oluşan zarara karşılık hesaplanan para borcuna zararın gerçekleşmesinden itibaren işletilen faizdir. Tazminat faizi aslında temerrüt faizinin bir çeşididir.

 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri

1. FAİZİN İŞLEMEYE BAŞLAYACAĞI TARİH :
Hukuksal ilişkinin tarafları tarihi serbestçe kararlaştırabilirler. Taraflar tarih belirlememişse, faiz vade tarihinden itibaren işler, vade belli değilse faiz ihtar tarihinden itibaren işler.

2. KARARLAŞTIRILMIŞ OLMASA DAHİ FAİZ İSTENEBİLMESİ ; Ticari olan veya olmayan bir kimseye , ticari işletmeye, bir iş veya hizmet gören tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Verdiği avans veya yaptığı masraflar için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.

3. BİLEŞİK FAİZ UYGULANMASI( FAİZE FAİZ YÜRÜTÜLMESİ) ; Bileşik faizin yasaklandığı iki hal vardır.

☄Her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla cari hesap sözleşmeleri

☄Her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla her iki taraf bakımından ticari iş niteliği bakımından ticari iş niteliğindeki ödünç sözleşmeler.

NOT, Her iki istisna bakımından , faizin anaparaya eklenebileceği dönemler üç aydan az olamaz.

4. DAHA YÜKSEK ORANDA TEMERRÜT FAİZİ ORANI İSTEYEBİLME İMKANI ; Adi işlerde sözleşmeyle anaparanın faizinin belirlenmediği fakat faiz oranının tespit edilmediği hallerde kanuni faiz oranı geçerli olacaktır. Bu oran %9' dur. Bu şekilde temerrüt faizi ile ticari işlerde temerrüt faizi farkı oluşturulmuştur. Adi işlerde temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa temerrüt faizi kanunen en fazla sözleşmeyle belirlenen anapara faizi oranı kadar olabilmektedir, ticari işlerdeyse sözleşmeyle belirlenen anapara faiz oranının temerrüt faizi olarak'da geçerli olabilmesi için TC. Merkez Bankasının belirlendiği avans faizinden daha fazla olması gerekir. Yoksa, sözleşmeyle belirlenen faizden daha yüksek olan avans faiz oranı uygulanır. Bu neticede, avans faizinin yüksekliğine göre adi işlerle ticari işler arasında temerrüt faizi bakımından farklılığa yol açar daha fazla temerrüt faizi talep etme imkanına yol açar.

FAİZ ORANLARI 

   Taraflar ( adi ve ticari ) kendileri kararlaştırır ancak bir üst sınırı vardır. Adi işlerde faiz bakımından; 
Tarafların kararlaştıra bilecekleri faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecek oranın, anapara borcunda yüzde elli fazlasını, temerrüt faizinde ise bu faizin yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Adi işlerde kararlaştırılan akdi faiz oranı kanuni faiz oranından yüksekse temerrüt faizi sözleşmeyle belirlenen anapara faizi oranından az olamaz. 

EN YÜKSEK SINIRI AŞAN TİCARİ İŞLEMLERİN HUKUKSAL DURUMU : Kısmi geçersizlik !
    Bir sözleşme gereğince yerine getirilmesi gereken edimler hakkında kanun veya yetkili makamların kabul etmiş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır ve bu sınırdan fazla edimler hata ile yapılmış olmasa da geri alınır.

TİCARİ İŞLERDE ZAMANAŞIMI SÜRELERİ : Kanunda aksine hüküm var olmadıkça ticari hükümler öngören kanunlarda tayin olunan zamanaşımı süreleri taraflarca sözleşmeyle değiştirilemez.

















   

1 Mayıs 2017 Pazartesi

HUKUKTAKİ TEMEL KAVRAMLAR- 5



      Bölüm 12 : SORUMLULUK KAVRAMI

         Bu bölümde hukuktaki sorumluluk, siyasi sorumluluk,cezai sorumluluk,mali sorumluluk olmak üzere 3 sorumluluk türü inceleyeceğiz.

              1.SİYASİ SORUMLULUK 

       İdarecilerin "egemen"liğe karşı olan sorumluluğudur.

       A. KOLLEKTİF SİYASİ SORUMLULUK :

    Bakanlar kurulu hükümetinin genel siyasetinin yürütülmesinden dolayı TBMM karşısında bakanlar kurulunun bütün üyelerinin birlikte sorumlu olması demektir. Gerçekleşme usülu güven oyudur.

      aa) Göreve başlarken güven oyu : Göreve yeni başlayan bakanlar kurulu TBMM'den güven istemek zorundadır. TBMM yeni kurulan bakanlar kuruluna güven oyu vermezse, kurulmuş olan bakanlar kurulunun görevi sona erer.

     bb) Görev sırasında güven oyu : Bir bakan kendi için meclisten güven oyu isteyemez.Ancak güven isteme bakanlar kurulu kararıyla yapılamaz. Doğrudan başbakan tarafından yapılır.Güven isteme meclise bildirilmesinden bir tam gün geçmedikçe görüşülemez ve görüşmelerin bitiminden bir tam gün geçmedikçe oya konulamaz. güven isteme üye tam sayısının salt çoğunluğu ile red edilebilir(Anayasanın 111.Maddesi hukukçular açısından Turgut Özal kuralı olarak geçer.)

     cc) Gensoru sırasında güven oyu : Gensoru görüşmeleri sırasında bakanlar kurulu hakkında güven oylamasına gidilebilir(Anayasanın 99/3-4 )Bu iki durumda ortaya çıkar. Gensoru görüşmeleri sırasında milletvekileri veya siyasi parti grupları güvensizlik önergeleri verebilirler. Bu güvensizlik önergeleri sonucunda güven oylaması yapılmaktadır. Gensoru görüşmeleri sırasında bakanlar kuruluda güven isteyebilir..

      B.BİREYSEL SİYASI SORUMLULUK :

    Bakanların parlamentoya karşı tek tek sorumluluğu anlamına gelir. TBMM yalnızca bir bakanı görevden alabilir.(AY 112-2).


              2.CEZAİ SORUMLULUK 
   
     
      İnsanların ceza hukukundan kaynaklanan sorumluluğu demektir. Karar vermeye adli yargı düzeninde bulunan ceza mahkemesi yetkilidir. Cezai sorumluluk, kişisel bir sorumluluktur. Özel hukuk veya Kamu hukuku tüzel kişilerinin cezai sorumluluğu olamaz. Cezai sorumluluğa kişinin suç işlemesi yol açar. Suçsa kanunun suç olarak tanımladığı insan davranışıdır. Bir insan davranışı belirli bir toplumsal çevrede ne kadar zararlı görülürse görülsün, ceza kanunu tarafından suç olarak tanımlanmadıkça suç teşkil etmez ve bu davranışı yapan kişi cezalandırılamaz. Buna "kanunsuz suç olmaz " ilkesi denir. aynı şekilde fiil suç teşkil etse bile, suç işleyen kişiye kanunun o suç için öngördüğü cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Buna da " kanunsuz ceza olmaz " ilkesi denir.

     A. SUÇUN MADDİ UNSURU : 

  •  Hareket : Bir kişinin bir suç işlediğinden bahsedilemez ve bu kişinin cezai sorumluluğunun doğduğunu söyleyebilmek için her şeyden önce bu kişinin bir harekette bulunmuş olması gerekir. Dış dünyaya yansımış düşünceler, hareket değildir ; bunlardan dolayı kişiler sorumlu tutulamaz. 
  • Netice : Dış dünyadaki bir değişikliktir. Örneğin, Mala zarar verme 
  • Nedensellik Bağı : İlliyet rabıtası denen nedensellik bağı en kısa bir şekilde hareket ile netice arasında sebep- sonuç ilişkisi olarak tanımlanabilir. 


      B. SUÇUN MANEVİ UNSURU : 

        Bir fiilin suç teşkil edebilmesi ve failin suçtan sorumlu tutulabilmesi için fiilin bilerek ve isteyerek yapılması iradi olması özelliğine "suçun manevi unsuru" denir. Failin genel olarak kusurlu bir şekilde hareket etmeye ehil olması gerekir. Failin somut olayda kusurlu bir şekilde hareket etmesi gerekir. Bunlardan birincisine isnat yeteneği denir, ikincisineyse kusurluluk denmektedir.

  •  İsnat Yeteneği : Kişinin kendi hareketlerinin anlamını kavrayabilme ve bunları yapmayı isteme gücüne sahip olması demektir. Yaş küçüklüğü , akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik , geçici nedenler, istemeyerek sarhoşluk, uyuşturucu madde etkisi, ortadan kaldırır veya zayıflatır. 
  • Kusurluluk : fiili, bilerek ve isteyerek yapmış olması gerekir. Suçun manevi unsuru asıl meydana getirilen şey kusurluluktur. Bir kişinin kusurlu olması için kasıtlı ve taksirli olması gerekir.
   a) Kast : Bilerek- isteyerek gerçekleştirilmesidir. Olası Kast : Failin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halidir. Müebbet hapiste 20 ile 25 yıl arası diğer suçlardaysa temel ceza üçte birinden yarısına kadar iner.

   b) Taksir : Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
Taksirli suçun cezalandırılmasının nedeni şudur ; Fail, uygulanması gereken davranış kurallarına uymak suretiyle önleyebileceği bir fiili, bu kuralları ihlal etmek suretiyle istemeyerek gerçekleştirmiş olmaktır. taksirli suçlarda da fail, kısıtlı suçlarda olduğu kadar olmasa da yine kınanabilir niteliktedir.

           CEZAİ SORUMLULUĞUNU ORTADAN KALDIRAN HALLER ;


  •     Kaza ve Tesadüf (Beklenmeyen Hal ) : Öngörülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan ama failin hareketi sebebiyle ortaya çıkan neticedir. Kaza ve tesadüf nedensellik bağını ve dolaylı olarak da kusurluluğu ortadan kaldırır. 
  •    Mücbir Sebep  : Failin dışındaki sebeplerden kaynaklanan neticedir. Örneğin, Uçağa yıldırım düşmesi .
  •    Cebir : Başkası tarafından zorla suç işlemesine zorlamak. Örneğin, Nöbetçiyi zorla nöbet yerinden ayırmak.
  •    İkrah ve Tehdit : Hala var olan ve gelecekte gerçekleşecek bir zarardan kendisini veya bir başka kişiyi kurtarmak için kendinden istenen suçu işlemesi.
  •    Meşru Müdafaa : Birinin ağır ve haksız bir saldırıya karşı kendisini veya bir başkasını korumak için gösterdiği zorunlu tepkidir. 
  •    Iztırar Hali : Bilmeden bir tehlikeden kendini veya bir başkasını kurtarmak için suç işlemek zorunda kalmasıdır. Örneğin dağda kalan birinin zorla birinin evine girip yemek alması. 
                     3. MALİ SORUMLULUK 

        Bir kişinin diğer kişiye verdiği zararın, zarar verenin mal varlığına devlet aracılığıyla cebren el konularak tazmin edilmesidir. 

               A. MEDENİ SORUMLULUK 


        Hukuki sorumluluk ve özel hukuk sorumluluğuda denir. Bir kişinin diğer kişiye özel hukuk alanında  verdiği zararı gidermesi demektir. Devlet zoruyla edimin ifasına sorumluluk denmektedir. Özel hukukta sorumluluk borcun müeyyidesidir. Borçsa sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme'den doğmaktadır.

  • Akdi Medeni Sorumluluk : Borçlunun sözleşme hükümlerine aykırı olarak alacaklıya vermiş olduğu zararı tazmin yükümlülüğü olarak tanımlanmıştır. Sözleşme iki tarafın bir hukuki sonucu elde etmek için iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamaları denmektedir. 
  • Haksız Fiil Sorumluluğu : Hukuka aykırı olan ve başkalarına zarar veren davranışlardır. Bu tür davranışlar neticesinde ortaya çıkan zararı, zarar veren kişi tazmin etmekle yükümlüdür.Buna haksız fiil sorumluluğu denir. 


  • Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Sorumluluk : Bir kimsenin haklı bir sebep olmaksızın bir başka kimse aleyhine zenginleşmesidir. Burada bir kişinin mal varlığı artarken diğerinde de azalma olur. 
Sorumluluğun işletilmesi : Tazminat borcunun doğması anlamına gelir. Medeni sorumluluğun bir müeyyidesidir.
        
              B. iDARİ SORUMLULUK

           İdarenin sorumluluğu denmektedir. İdarenin bakanlar hariç diğer makamlarının siyasi sorumluluğu yoktur. İdarenin cezai sorumluluğu da bulunmamaktadır, çünkü idare denilen şey bir tüzel kişililerin cezai sorumlulukları olmaz.


  •  Akdi İdari Sorumluluk : İdarenin bir özel kişi ile yapmış olduğu idare sözleşme hükümlerine aykırı olarak sözleşmeci özel kişiye vermiş olduğu zararı tazmin ile yükümlüdür. Örneğin, imtiyaz sözleşmeleri, iltizam, kamu istikrarsız sözleşmeleri, idari hizmet sözleşmeleri gibi sözleşmeler idari nitelikte olan sözleşmelerdir. 
  • Sözleşme Dışı İdari Sorumluluk : İdarenin tek yanlı işlemleri ve eylemleriyle kişilere verdiği zararları tazmin etmesi yükümlülüğü olarak tanımlanmıştır. 
    a) Kusurlu sorumluluk : İdarenin hukuka aykırı bir eylem ve işlemiyle zarar verdiği bir kişinin zararını tazmin etmesi yükümlülüğüdür. Kusur, idarenin yürüttüğü hizmetin hiç işlememesi veya geç işlemesi demektir.

   b) Kusursuz sorumluluk : Eylem ve işlemlerinden doğan zararı bazı durumlarda, kusuru olmasa bile tazmin etmesi yükümlülüğüdür. 

        aa) Risk İlkesi : İdare, bir kusuru olmasa da yürüttüğü tehlikeli faaliyetler veya kullandığı tehlikeli araçlar nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
   
       bb) Fedakarlığın Denkleştirilmesi İlkesi : Kamu külfetleri karşısında vatandaşların eşitliği ilkesidir. İdarenin nimetleri tüm toplum tarafından paylaşılan hukuka uygun eylem ve işlemlerinin külfetlerinin sadece belli kişi veya kişilerin uğradığı zararı, idarenin bir kusuru olmasa bile tazmin etmesini öngörmektedir. 


             İDARENİN SORUMLULUĞUNUN ŞARTLARI : 
  1. İdarenin bir fiilinin bulunması gerekir. İdarenin eylem ve işleminin bulunması şartı idarenin hem kusurlu sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu için geçerlidir. 
  2. İdarenin fiilinin kusurlu olması gerekir ama kusursuz sorumluluğu için değil, sadece kusurlu sorumluluğu için geçerli olan bir şarttır. 
  3. İdarenin sorumluluğu olması için ortada bir zarar olması gerekir.
  4. "zarar" ile "zarar veren bir olay" arasında nedensellik(illiyet bağı)  bağı bulunması gerekir. Neden- sonuç ilişkisinin bulunması anlamı olarak da tarif edebiliriz. Nedensellik bağı iradenin sorumluluğu için olmazsa olmaz koşuldur. Nedensellik bağı şartı iradenin hem kusurlu sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu için geçerlidir.


Bölüm 13 : BORÇ KAVRAMI


             Bu bölümde özellikle şunu belirtmek isterim sevgili arkadaşlar . 22 Nisan 1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yürürlükten kalkmış ve yeni Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiştir. Aralarında gerek sistem, gerek içerik olarak çok büyük farklılıklar bulunmamaktadır. Ancak dilleri arasında büyük farklılık vardır. Pek çok hukuki terim değişmiş yerini yeni hukuki terimlerin aldığını görmekteyiz. Şüphesiz incelediğiniz taktirde göreceksiniz ki  dildeki değişikliklere paralel olarak  kanunların dili de değişmiştir.

             1.BORÇ KAVRAMI 

          En dar anlamda borç, para borcunu ifade ederken, dar anlamda ki borç hukuki ilişkide iki kişiden birinin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu şeyi ifade etmektedir. Geniş anlamda borçsa alacaklı ve borçlu arasındaki mevcut olan hukuki bağı ifade eder. Buna bizler borç ilşkisi demekteyiz.

BORÇ İLİŞKİSİ KAVRAMI : İki taraf arasında mevcut olan ve kendisine borçlu denen tarafın alacaklıya karşı edim adı verdiğimiz belli davranış biçiminde bulunmakla yükümlü kılınan bağdır.

BORCUN KAYNAKLARI : 

       A. Hukuki İşlemlerden ( Sözleşmelerden ) Doğan Borçlar :
   Hukuki işlem, hukuki sonuç doğurmaya yönelik irade açıklaması ya da açıklamalarıdır. ikiye ayrılır

  • Tek taraflı hukuki işlemler
  • Çok taraflı hukuki işlemler, çok taraflı hukuki işlemlerse yine kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Kararlar ; birden fazla kişinin iradelerinin karşılıklı değil, aynı yönde açıkladıkları çok taraflı hukuki işlemlerdir. Sözleşmeler : En az 2 kişinin aynı hukuki sonucu doğurmaya yönelik olarak karşılıklı ve birbirlerine uygun irade açıklamalarıdır.
  1. Sözleşme Kavramı; İki tarafın bir hukuk sonucu elde etmek üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamalarıdır. 
  2. Sözleşmenin Kurulması( Sözleşmenin Unsurları) ; 
    a) Öneri : Sözleşme yapma teklifi veya çağrısı niteliğindedir. Sözleşmenin esaslı noktalarını kesinlikle içermelidir. Ciddi bir dili olmalı , Öneriye bağlanma niteliği şartını taşımalıdır.
   b) Kabul : Öneren kişinin yapmış olduğu öneriye karşı tarafın vermiş olduğu olumlu cevaptır. Açık olacağı gibi örtülü de olabilir. 

      3. Sözleşmenin Şekli 

     a) Kural : "Şekil serbestliği" ilkesini kabul etmiştir. Sözleşmelerin geçerliliği kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbiri şekle bağlı değildir. Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça istedikleri sözleşmeyi istedikleri biçimde yapabilirler.

    b) Yazılı Şekil : Metin, metnin altında imza olmalıdır. İmzalı mektup, imzalı telgraf ...örnek olabilir.

    c) Resmi Şekil : Resmi senet, mal rejimi sözleşmesi , vasiyetname ...
       4. Muhtelif Sözleşme Türleri( Özel Borç İlişkisi) 
    a) Mülkiyetin Devri Amacı Güden Sözleşmeler : Bir şeyin mülkiyetini bir kişiden diğer kişiye doğru devretmektir.

    aa) Satış : Satılan şey , bedel , anlaşma gibi üç unsuru vardır. İki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmedir.
  
    bb) Mal Değişimi : Malın mal ile değiştirilmesi dolayısıyla trampada bedel ödenmesidir. Geri kalan özellikleri ise satış sözleşmesi ile birebirdir.

    cc) bağışlama : Karşılık beklemeksizin devretme işlemidir. İvazsız bir sözleşmedir.

   b) Kullanma Amacı Güden Sözleşmeler : 

   aa) Kira Sözleşmesi : kendi içinde ikiye ayrılırlar. Adi Kira, ürün vermeyen şeylerin kirası adi kira dır. Ürün Kirası ise arkadaşlar adı ile tamamen bağdaşmıştır, ürün veren şeylerin kirasıdır.Son olarak da Ürün Kirası ile karşı karşıyayız bu ise kiracıya yalnızca kiracıya kiralanan şeyi kullanmanın yanında ürün veya ürünlerinden yararlanma hakkı da vermektedir. 

Kira Sözleşmesinin Sona Eriş sebepleri ; Sürenin dolmasından kaynaklanması, Fesih ihbarı veya Fesihten kaynaklıdır.

   bb) Kullanım Ödüncü (Ariyet) Sözleşmesi : Para vermeden alıp kullanıp geri verme sözleşmesidir. Ariyet sözleşmesi, ivazsız bir sözleşmedir. Şekle tabi olmadığı gibi sözlü de yapılabilir. 

   cc) Tüketim Ödüncü ( Karz) Sözleşmesi : Ödünç verenin bir miktar şeyi daha sonra alması üzerine bir sözleşmedir.

   c) İş Görme Amacı Güden Sözleşmeler : Birinin bir ediminin konusunu insanın emeğinin karşılığını teşkil eder. 

   aa) Hizmet Sözleşmesi : İşçinin iş yapmasının karşılığında işverenin ücret ödemesidir. Bedeni, fikri, hem bedeni hem fikri nitelikte bir iş olabilir. 

   bb) Eser Sözleşmesi : Şekle tabi değildir, sözlüde yapılabilir. İki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmedir . Örneğin bir mimarın  plan çizmesi, marangozun masa yapması gibi.

  cc) Yayım Sözleşmesi : Fikir , sanat eseri sahibinin veya halefinin o eseri yayımlatmak için yayımcı ile anlaşmasıdır. 

  dd) Vekalet Sözleşmesi : Vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmelerdir. Şekle tabi değildir, sözle de yapılabilir. İvazlı ve ivazsız olabilir. Avukatlar ile yapılan yazılı olmak zorundadır her zaman tek taraflı olarak sona erdirilebilir. Vekalet verenin sona erdirmesine azil , Vekilin sona erdirmesine istifa denir.

  d) Muhafaza( Saklama) Amacı Güden Sözleşmeler : Güvenli bir yerde koruma altına alınan bir sözleşmedir.

  e) Teminat Amacı Güden Sözleşmeler : Bir diğer adı ile Garanti altına almayı teşkil etmektedir.

- Kefalet Sözleşmesi : Kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmelerdir.

 f) Talih ve Tesadüf Sözleşmeleri : 

  aa) Kumar ve Bahis : Bunlardan dolayı dava açılamaz ve takip yapılamaz. Kumar için verilen senette geçersizdir.

  bb) Ömür boyunca Gelir Sözleşmesi : Gelir borçlusunun gelir alacaklısına, içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca belirli dönemsel edimlerde bulunmayı üstlendiği sözleşmelerdir. Yazılı yapılması şarttır.

  cc) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi : Bakan kişi ölünceye kadar bakar ve bakılan mağdurluğunun bir kısmını ölünce bakana devreder. Resmi sözleşmedir → Miras Sözleşmesi

g) Ortaklık( Şirket) Sözleşmeleri ; Adi Ortaklık : Birden fazla kişinin ortak bir amacı gerçekleştirmek için emek ve sermayelerinin bir araya getirmeleridir. ( Ortaklık )

- Adi Ortaklık : 2 ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

    
     B. Haksız Fiilden Doğan Borçlar 

  Haksız Fiil → hukuka aykırı olan ve başkalarına zarar veren davranışlardır.


  1. Haksız Fiil Sorumluluğunun Şartları :

 Verilen zararı tazmin etmekle yükümlü olunması durumudur.

  a) Fiil : İnsan fiili  (öz davranışı) insanın bir şey yapmaya veya yapmamaya yönelik bilinçli bir hareket tarzıdır.

  b) Zarar : Haksız fiil zorunluluğundan bahsedilmesi için zararın meydana gelmiş olması gerekir. Bu zarar ya maddi zarar olmalıdır ya da manevi zarar olmalıdır.

  c) Nedensellik Bağı : Fiil ile zarar arasında nedensellik bağı vardır.

  d) Kusur : Hukuk düzeninin kınadığı, hoş görmediği davranış biçimine denir.

  aa) Kast : Hukuka aykırı sonucun fail tarafından bilerek istenmesidir.

  bb) İhmal : Hukuka aykırı sonucu istemekle birlikte, bu sonucun doğmaması için gerekli dikkat ve özeni göstermektir.

  Kusursuz Sorumluluk ; Kusuru olmayan kişinin sorumluluğu yokturdur. Ama bazı halllerde, birinin kusuru olmasa dahi ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulabilinir. Buna bizler kusursuz sorumluluk adını vermekteyiz. Kusursuz sorumluluğun hallerini incelediğimiz taktirde sizlerin daha iyi bir şekilde kavrayabiliceğ kanaatindeyim.

  Kusursuz Sorumlulk Halleri ;

⛤ Ayırt etme gücünden yoksunluk durumunda kişinin verdiği zararın, tamamen ya da kısmen giderilmesine karar verilir. Bizler buna hakkaniyet sorumluluğu demekteyiz.

⛤ Adam çalıştıran, çalışanının başkasına verdiği zararı tazminle yani gidermekle yükümlüdür. Bizler buna özen sorumluluğu demekteyiz.

⛤ Hayvan bakan kişi, baktığı hayvanın verdiği zararı üstlenmek zorundadır. Bizler buna yine özen sorumluluğu demekteyiz.

⛤ Bina veya başka bir şey yaptıran kişi, yapılan bozuklukları ve eksiklikleri gidermek zorundadır. Buna da yine özen sorumluluğu adını vermekteyiz.

⛤ Önemli bir tehlike arz eden işletmenin faaliyetinden doğmuş olan zarardan işletme sahibi varsa işleten sorumludur. Bunaysa sevgili arkadaşlar tehlike sorumluluğu diyoruz.


  e) Hukuka Aykırılık : Doktrinde, kişilerin mal ve şahıs varlıklarını korumaya yönelik emredici hukuk kurallarına aykırılık denir.  Çoğunlukla mutlak hakkın ihlali şeklinde ortaya çıktığını bu zamana kadar ki araştırmalarımız sonucu gördük. Mesela arkadaşlar birisinin öldürülmesi yaşama hakkının elinden alınması.
Ancak bazı hallerde bir davranış, bir başkasına zarar verebilir ama bu aynı zamanda hukuka aykırılık da teşkil etmeyebilir. Bunaysa hukuka uygunluk sebepleri demekteyiz.Bunlar ; Meşru Müdafaa olabilir , zaruret hali olabilir , bir hakkın kullanılması veya mağdurun zarara öncesinde razı olması olabilir.


   2. Haksız Fiil Sorumluluğunun Sonucu , Zararın Tazmini : 

 Haksız fiil sorumluluğunun sonucu tazminattır. Maddi tazminatın kendi içinde ikiye ayrıldığını söyleyebilirz. Ve şimdiyse bunu inceleyeceğiz.

a) Aynen Tazmin ; Zarara uğrayanın malvarlığını zarardan önceki durumuna geri getirmektir.

b) Nakden Tazmin ; Malvarlığında zarara uğrayan kişinin zararının, zarar veren tarafından para ile giderilmesidir.

Sevgili arkadaşlar şunu bileyim ki tazmin şeklini bizler dava açarak talep edemeyiz. Bizler ancak tazmin talebinde bulunabiliriz. Tazminatın şeklini hakim belirlemektedir. Aynı zaman da eğer hakim nakden tazminata zarar vereni tazmin etmekle yükümlü kılacak ise yeterli ğördüğt miktarı da belirmek ile yükümlüdür.

     C. SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR

  Birinin haklı sebebi olmaksızın başka bir kimsenin aleyhine zenginleşmesi durumuna bizler sebepsiz zenginleşme demekteyiz.
Eğer sebepsiz zenginleşme söz konusuysa . Konu sahibi olan sebepsiz zenginleşen kişinin zenginleşmeyi mağdur ettiği kişiye iade etme yükümlülüğü vardır. Sebepsiz zenginleşmenin varlığının söz konusu olması için (şartları) ; biri zenginleşmeli, diğer kişi fakirleşmeli , zenginleşme ve fakirleşme arasında nedensellik bağı olmalı ve zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmaması gerekmektedir.
Eğer arkaraşlar zenginleşen fakirleşene geri verme yükümlülüğünü yerine getirmiyor ise fakirleşen zenginleşen tarafa sebepsiz zenginleşme davası açabilir.