20 Ağustos 2017 Pazar

TÜRK TİCARET HUKUKU- 5






                                   TİCARET UNVANI, İŞLETME ADI ve MARKA 

                Genel olarak bahsedecek olursak ticari hayatta taciri ve ticari işletmesini diğerlerinden ayırt etmek ve ürünlerini, buluşlarını veya tasarımlarını korumak ve ekonomik yarar sağlamak maksadı ile bir takım işaretler ya da işlemler kullanıldığını bilmekteyiz. Bunlardan ilki ticaret unvanıdır, ikincisi işletme adı,marka, patent, faydalı model, endüstriyel tasarım, coğrafi işaret ve geleneksel ürün gibi gibi saydıkça sayılabilir. Şimdi şuna bir açıklık getirmek gerekir ki Ticari hayatta işletme sahibinin yada işletmelerin kullandığı örneğin işletme adı veya tabelasında ki fotoğraflar gibi üzerindeki hakların tamamına biz mülkiyet hakkı demekteyiz.


            TİCARET UNVANI 


  • Ticaret unvanı aslında tacirin ticari adıdır. 
  • Tacirin ticari işletmesi ile ilgili iş ve işlemlerde ve bununla ilgili senet ve belgeleri imzalarken kullandığı ada ticaret unvanı denir.
  • Ticaret unvanı taciri diğer tacirlerden ayırmaya hizmet eder.

     A. Ticaret Unvanının Oluşumunda Sistemler 
  • Temelde üç sistem vardır. Bunlar sırasıyla ; Serbestlik, Gerçeklik, Karma dır.
  • Serbestlik Sistemi ; Tacir istediği veya dilediği unvanı seçebilir. Oluşturulan unvanın gerçeği yansıtması şart değildir. Bu sistemde tacirin adının unvanda yer almasına gerek yoktur. Serbestlik sistemi esasen Anglo-Sakson hukuk çerçevesinde uygulanır. 
  • Gerçeklik Sistemi ; Ticaret unvanı tacirin gerçek durumunu yansıtması gerekir. Unvan gerçek kişilerde tacirin adı ve soyadı, tüzel kişinin hukuki şekline uygun olmalıdır. Bu sistemde ticari işletme devrolursa devralan ancak devri gösteren bir ek yaparak eski unvanı kullanabilir. Gerçeklik sistemi esas itibarıyla Fransız hukukunda geçerlidir.
  • Karma Sistem ; Türk hukukunda  da geçerli olan bu sisteme göre, ticaret unvanının ilk teşkilinde unvanının gerçek durum yansıtması aranır. işletmenin devri veya ismin değişmesi gibi sonradan ortaya çıkabilecek değişiklik hallerinde ticaret unvanında da değişikliğe gidilmesi şart değildir.
      B. Ticaret Unvanının Yapısı 
  • Ticaret unvanı çekirdek ve ekten oluşur.
  • ÇEKİRDEK KISIM  : Gerçeklik sistemine tabi bölüm, tacirin gerçek durumunu yansıtmalıdır. Gerçek kişi tacirin adı soyadı, tüzel kişi tacirler de tüzel kişinin hukuki şekli ve çeşidi unvanda yer alır. 
  • Ticaret unvanın çekirdek kısmı iki şekilde oluşturulabilir. Birisi şahıs adlarına, diğeri ise iştigal sahası veya işletme konusuna göre oluşturma yoludur. 
  • Kişi adlarına göre oluşturulan ticaret unvanına şahıs ticaret unvanı, iştigal sahasına göre oluşturulanlara konu ticaret unvanı adı verilir.Şahıs ticaret unvanına gerçek kişi tacirler, adi şirket, kollektif şirket ve komandit şirket; konu ticaret unvanına anonim şirket, limited şirket ve kooperatifler tabidir.
  1.  Gerçek Kişi Tacirler ; Gerçek kişinin ticaret unvanı kısaltılmadan yazılan adı ve soyadı ile duruma göre ( isteğe bağlı veya zorunlu olarak) eklenen eklerden oluşur. Örneğin, adı Fahriye Sütçü olan bir kişinin ticaret unvanı " Fahriye Sütçü"dür. Çekirdek kısmı bu şekilde oluşturulan gerçek kişi ticaret unvanına isteğe bağlı bazı ekler yapılabilir. Örneğin, Fahriye Sütçü Tekstil Ürünleri Mağazası şeklinde olur. Ancak aynı sicil de daha önce tescil edilmiş aynı ad ve soy addan oluşan veya birlikte eklerden oluşan bir gerçek kişi ticaret unvanı varsa bu defa ek yapılması zorunludur.
  2. Adi Şirket ; Adi şirketin tüzel kişiliği yoktur. Adi şirketin ticaret unvanında ortaklardan en az birisinin adı ve soyadı ile ortada bu tür ortaklığın varlığına işaret eden bir ifade yer almaktadır. Örneğin Erdemli Kardeşler Zehra Özbey ve Fatıma Özbey balık Restaurant gibi. Önemli bir nokta Adi Şirketlerin ticaret unvanının teşkilinde ortada bu şirketin varlığına delalet eden "ortağı", "ortakları", "kardeşleri", "oğulları" gibi kelimeler seçilebileceği gibi doğrudan "adi şirket " ibareside kullanılabilir. Adi şirket yalnızca iki kişiden ibaretse  birisinin adı soyadı unvana yazıldıktan sonra " ortakları" değil "ortağı" ibaresinin kullanılması gerekir. Aksi durumda unvan gerçeğe aykırı ve yanıltıcı olur. 
  3. Kollektif Şirket ve Komandit Şirket ; Kollektif ve komandit şirketler tüzel kişiliğe sahip ticaret ortaklıklarıdır. Kollektif şirketin ticaret unvanı bütün ortakların veya hiç olmazsa ortaklardan en az birisinin adı ve soyadı, şirketi ve türünü gösteren bir ibareyle oluşturulur. Kollektif şirkette adı ve soyadı ticaret unvanında yer alan ortak veya ortakların adı ve soyadı kısaltılmadan yazılmalıdır. Unvana en az birisinin adı ve soyadının koyulması yeterli olduğu için hepsinin unvanda bulunması şart değildir. Şu halde birisinin, ikisinin veya hepsinin adı ve soyadı ticaret unvanında yer alabilir. Komandit şirkette komandite ve komanditer olmak üzere iki tür ortak bulunur. Komandite ortak şirket borçlarından dolayı sınırsız sorumlu ortaktır. Komanditer ortak ise komandit şirketin borçlarından dolayı sınırlı sorumlu olacaktır. Komandit şirketin ticaret unvanında komanditer ortağın ad ve soyadının bulunması yasaktır. Aksi gerçekleşirse üçüncü şahıslara karşı komandite ortak gibi sorumlu olur ve cezai yaptırım uygulanmasına da yol açar. 
  4. Anonim, Limited ve Kooperatif  Şirketleri ; Bu şirketlerin ticaret unvanı konu ticaret unvanıdır. Yani işletme konusu ile şirketi ve türünü gösteren ibarelerden oluşur. Anonim şirketin birden fazla konuda faaliyet göstermek amacıyla kurulmuş olması halinde, bu konulardan sadece bir tanesinin unvanda bulunması yeterli görülmektedir. Anonim, limited ve kooperatif şirketlerde çekirdekte yer alan bazı kısımlar kısaltılabilir. Anonim şirketi ibaresi "A.Ş" veya "A.O" biçiminde kısaltılır. Limited Şirket ise "Ltd. Şti" kısaltılarak yazılabilir. Ancak unvanın ek kısmında bir gerçek şahsın ad ve soyadına yer verilirse kısaltılarak yazma imkanı ortadan kalkar . 
  5. Diğer Tüzel Kişi Tacirler ; Amacına ulaşmak için ticari işletme işeten dernek ve vakıfların ticaret unvanı kendi adlarının aynısıdır. Kamuya yararlı dernek ve vakıfların işlettikleri tüzel kişiliği bulunmayan işletmeler ile kamu tüzel kişileri tarafından işletilen ve tüzel kişiliği bulunmayan ticari işletmelerin ticaret unvanları kendilerini işleten tüzel kişinin adı ve işletme konusunu gösteren ibarelerden oluşur. 
  6. Donatma İştiraki ; Donatma iştirakinin ticaret unvanı iki şekilde oluşturulabilir. Ya müşterek donatanlardan en az birisinin adı ve soyadı ve donatma iştiraki ibaresine yer vererek  ya da donatma iştirakine konu deniz ticaretinde kullanılan geminin adı ve donatma iştiraki ibaresine yer vererek oluşturulabilir. Donatma iştirakinin ticaret unvanında donatanın adı ve soyadı veya geminin adı kısaltılarak yazılamaz. 
  • EK KISIM : Unvana ek yapmak mecburi değil isteğe bağlıdır. Ancak bazı hallerde ek konulması zorunlu olabilir. Tacirler ticaret unvanının yerine göre  daha ilginç ve hatırda kalması ve böylece işletmesine daha kolay müşteri çekebilme gibi düşüncelerle unvanındaki çekirdek kısma ek yapılır. Seçilen ek hiçbir zaman tacirin hüviyeti ve işletmenin genişlik ve ehemmiyeti yahut mali mali durumu hakkında üçüncü şahıslarda yanlış bir kanaatin meydana gelmesine mahal verecek mahiyette veya gerçeğe yahut kamu düzenine aykırı olamaz ve tarihi değerleri zedeleyecek şekilde belirlenemez. Tek başına ticaret yapan gerçek kişiler ticaret unvanlarında bir şirketin mevcut olduğu zannını uyandıran ekler ekleyemezler. Üçüncü şahıslarda yanlış izlenim uyandırabilecek veya kullanılması yasak olan ekleri içeren ticaret unvanı sicil memurunca tescil edilemez. Bu tür ticaret unvanlarından kullanması cezai müeyyidelerin tatbikine yol açar. İzne tabi eklerin izin alınmadan kullanılması halinde de aynı durum söz konusu olacaktır. Ticaret unvanında resmi olarak tanımlanmış yer adları kullanılabilir, ülke adlarının unvanda kullanılabilmesi için ise o ülkenin yetkili makamlarından izin alınması gerekir.Ticaret unvanına ek yapılması kural olarak isteğe bağlı olmakla birlikte bazı hallerde zorunludur. Bu haller esas itibarıyla üç tanedir. İlki ayırt edici ektir. Gerçek kişi veya tüzel kişi unvanına ayırt edici ekler eklenmesiyle ilgilidir. İkincisi, ticari işletmelerin şube ekiyle ilgilidir. Şubeler kendi merkezlerinin ticaret unvanının aynısını kullanmakla birlikte bir de zorunlu olarak unvanlarında şube olduğunun da belirtilmesi zorunludur. Sonuncu zorunlu hal ise, şirket ve kooperatiflerin tasfiyeye girmesi halinde tasfiye tamamlanıncaya kadar ticaret unvanlarına " Tasfiye Halinde " ibaresi eklenerek bunun ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi ve unvanın bu surette kullanılmasıdır. 

          C. Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma Yükümlülüğü 
  • Her tacir, ticari işletmesinin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını işletme merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil ve ilan ettirmek zorundadır.
           D. Unvanı Kullanma Hakkı 
  • Tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanım hakkı münhasıran sahibine aittir.(Tekel Hakkı ).
  • Tüzel kişi tacirin ticaret unvanında bir gerçek kişi ismi yer alırsa himaye alanı daralmakta, tüm Türkiye'de değil sadece kayıtlı olunan ticaret sicili çevresinde koruma sağlanmaktaydı.
  • Tüm tacirler bakımından ülke çapında koruma esası kabul edilmiştir.
  • Tacirlerin ticaret unvanının aynısı veya karıştırılacak şekilde benzerleri başkası tarafından tekrar tescil edilemez.
  • Tescil edilmemiş ticaret unvanı tescilli ticare unvanı için öngörülen imkanlardan yararlanamaz ise de haksız rekabet hükümleri çerçevesinde koruma sağlanır.Bu koruma hem gerçek kişi hem tüzel kişi ticaret unvanları bakımından geçerlidir. 
  • Süre ile ilgili bir sınırlama Tebliğ ile getirilmiştir. Buna göre ticaret sicilinden silinen bir ticaret unvanı, unvanın silinmesine ilişkin ilanın Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığı tarihten itibaren beş yıl geçmedikçe başka bir tacir adına yeniden tescil edilemez. Böylece tacir sildirdiği ticaret unvanını dahi beş yıl boyunca münhasıran kullanma yetkisine sahip olacaktır. 
       E. Unvanın Korunması
  • Gerçek kişi tacirlerin ticaret unvanı kayıtlı oldukları ticaret sicili çevresi dışında haksız rekabet hükümlerine göre korunduğu için unvanı bakımından koruma sağlanabilir. 
  • Unvanın korunması için tescil zorunludur.
  • Ticaret unvanının , ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibi ; 
            - Bunun tespitini,
            - Yasaklanmasını,
            - Haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini               veya silinmesini,
            - Tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını,
            - Gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını,
            - Zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat iseyebilir. Maddi tazminat               olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin                 karşılığına da hükmedilebilir. 
  • Mahkeme davayı kazanan tarafın talebi üzerine masrafları aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere hükmün gazete ie yayınlanmasına karar verebilir.
  • Ticaret unvanına seçilmesi, oluşturulması, kullanılması, tescili, gerekli ilavelerin yapılmasına ilişkin  hükümlere muhalefet halleri için çeşitli cezai müeyyideler öngörülmüştür.
                   İŞLETME ADI

         İşletme sahibini hedef tutmaksızın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılan ada işletme adı denir. Ticaret unvanı taciri muhatap alır, işletme adı ise işletmeye verilen addır ve diğer adlardan ayırt etmeye yarar. Tacirler ticaret unvanı seçmek ve kullanmak zorunda iken , işletme adı kullanmak mecburiyetinde değildir. Esnaf ticaret unvanı kullanmazsa da işletme adı kullanabilir. İşletme adının nasıl oluşturulacağı konusunda kanunda bir açık hüküm yoktur bu yüzden- işletme adının teşkili konusunda serbesti ilkesi geçerlidir. İşletme adı kullanma mecburi olmamakla birlikte tacir işletme adı kullanıyorsa bunu tescil ettirmek zorundadır. Aksi halde TTK md 38 ve 51' deki müeyyideler uygulanır. Tescil ve ilan edilmiş işletme adı sahibine kullanma bakımından tekel hakkı sağlar. Eğer işletme adı tescil ve ilan edilmişse tacir, bu hakkına vaki ihlaller halinde TTK md. 52'ye dayanarak koruma talep edebilir. İşletme adı tescil ettirilmemişse yine haksız rekabet kurallarına göre koruma sağlanır. Tescil koruma için kurucu etki göstermektedir. 
                                                              
                     MARKA

         Marka , işletmenin ürettiği mal veya hizmetleri diğer işletmelerin ürettiği mal veya hizmetlerden ayırt etmeye hizmet eden her türlü işarettir.
  • Marka kullanmak mecburi değildir. 
  • Kullanılan markanın herhangi bir yere resmi olarak kayıt edilmesi de zorunlu değildir. Eğer marka sahibi markayı tescil ettirirse 6769 s. SMK'nun öngördüğü özel koruyucu imkanlardan yararlanır.
  • Marka tescil edilirken hangi mal veya hizmetler için kullanılacağı belirtilir ve tescilli marka koruması yalnızca onlar için söz konusu olur. Tescil edilmeyen mal veya hizmetler için kural olarak başkası aynı markayı kullanacağı mal veya hizmetler için kendi adına tescil ettirebilir.
            A. MARKANIN TANIMI ve FONKSİYONLARI 

        Bir işletmenin ürettiği mal veya hizmetleri başka işletmelerin ürettiği ml veya hizmetlerden ayırt etmek üzere kullanılan her türlü işarettir. Bir işaretin marka olarak tescil edilebilmesi için ayırt edicilik özelliğine sahip olması ve marka olarak kullanılmaya uygun olması aranan en temel iki şarttır. 
  • Marka esas itibarıyla üç ana fonksiyona sahiptir.Bunlar kaynak gösterme fonksiyonu, garanti fonksiyonu, garanti fonksiyonu ve tanıtma(reklam) fonksiyonudur.
  • Marka öncelikle bir malın hangi işletme tarafından üretildiğini veya piyasaya sürüldüğünü veya bir hizmetin hangi işletme tarafından yerine getirildiğini yani mal veya hizmetin kaynağını gösterir. Bu markanın kaynak gösterme fonksiyonudur.
  • Marka iyi mal ve hizmetin yerine kötülerinin konulmasına veya yapılmasına karşı müşterileri korur. Müşteriyi mal veya hizmetin kalitesini her defasında yeniden denemekten kurtarır. Müşteri marka sayesinde mal veya hizmetin kalitesinin ve diğer ayırıcı özelliklerinin değişmediğini ve aynı olduğunu teşhis edip anlayabilmektedir. Buna markanın garanti fonksiyonu adı verilir.
  • Tanıtma markanın diğer önemli bir fonksiyonudur. Tanıtım pazarlamanın en önemli unsurlarından olduğu ve markasız da tanıtım olmayacağı için yerinde ve doğru marka seçimi işletmeler açısından ticari hayatta başarılı olmanın başlıca faktörlerinden birisidir. 

        B. MARKA ÇEŞİTLERİ 

     Markalar kullanıldığı mal veya hizmetler bakımından ikiye ayrılır. Ticaret markası ve hizmet markası.

  1. TİCARET MARKASI : Malın üzerine konulan marka olup malın hangi işletme tarafından üretildiğini göstermeye yarar.
  2. HİZMET MARKASI : Bir hizmetin hangi işletme tarafından yerine getirildiğini gösteren markadır. 
  • Markalar kullanım şekli bakımından ferdi, garanti ve ortak marka olmak üzere üçe ayrılır.
  1. Ferdi Marka ; bir üretim , ticaret veya hizmet işletmesine ait olup onun tarafından kullanılan markadır. Ferdi marka gerçek veya tüzel kişiye ait olabilir. Ferdi marka bir kişiye ait olabileceği gibi elbirliği veya paylı hak sahipliğine de konu olabilir. Selpak, Ülker, Kia ferdi markalardır. 
  2. Garanti Markası, marka sahibinin kontrolü altında kullanılan ve bu markayı kullanmaya yetkili kılınmış işletmeler tarafından üretilen mal veya sunulan hizmetlerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi kaynaklarını ve kalitesini garanti etmeye yarayan markadır. Garanti markası sertifikasyon belgeleme   veya kalite markası veya denetim işareti olarak işlev görmekte ve adlandırabilmektedir. Garanti markası mal ve hizmetin kesinleşmiş belirli kalite ve özelliklere sahip olduğuna işaret etmektedir. Garanti markaları belirli standartlara uyanlar tarafından kullanılır.   ISO 9000 Kalite Standardı Markası, WOOLMARK garanti markalarıdır.
  3. Ortak Marka; bir sözleşme çerçevesinde, tüzel kişilik meydana getirmeksizin bir araya gelen gerçek veya tüzel kişilerin oluşturduğu birliğe dahil işletmeler tarafından üretilen mal veya hizmetleri diğer işletmelerin mal veya hizmetlerden ayırt yarayan ve bu işletmelerce ayrı ayrı kullanılabilen markadır. TARIŞ, SOLIGEN ortak markalardır. 

          C. MARKANIN TESCİLİ ve KORUMA SÜRESİ 
     
       6769 s. SMK'nun getirdiği korumadan yararlanabilmek için marka olarak kullanılacak işaretin Türk Patent ve Marka Kurumu(TPMK) nezdinde tutulan Sicile tescil edilmesi gerekir. 

         Tescilli bir markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre on'ar yıllık dönemler halinde yenilenir. Yenilenme ile elde edilen yeni koruma süresi mevcut tescilin sona erdiği gün başlar .Yenileme sicile kaydedilir ve yayınlanır.
         Markanın, tescil tarihinde itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde marka iptal edilir. 
         Markanın kullanılmamasına yol açabilecek haklı nedenler ise, doğal afetler, savaş ve ekonomik kriz,gümrük mevzuatının değişmesi, ithalat kısıtlamaları gibi hallerdir. Bu türden nedenlerin varlığı halinde marka beş yıl içinde kullanılmasa dahi iptal edilemez. 

            D. MARKANIN HUKUKİ İŞLEMLERE KONU OLMASI 

         Markalar ticari işletmenin ekonomik değer ifade eden yani parayla ölçülebilen maddi olmayan bir unsurudur. Bu yüzden marka hakkı birçok hukuki işlem ve hukuki olaya konu olur. Devir, miras yoluyla geçme, lisans verme, haczedilme, rehin verme.

           E. MARKANIN KORUNMASI 

        Yukarıda da belirttiğimiz üzere tescilli markalar SMK'nda öngörülen hükümler çerçevesinde korunurlar. Tescilli olmayan markalar SMK hükümlerinden kural olarak yararlanamaz. Bunlar haksız rekabet hükümleri korumasına tabidir. 
  1. HUKUKİ SORUMLULUK : Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir.                                                                                                            Marka hakkına tecavüz sayılabilecek olayların tespiti                                                                    Muhtemel tecavüzün önlenmesi                                                                                                      Marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması                                                                              Tecavüzün kaldırılması maddi ve manevi zararın tazmini                                                              Marka hakkına tecavüz sebebiyle el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınması.                                                                                                                                              Marka hakkına tecavüzün devamını önlemek amacıyla el konulan ürünler ve araçlar üzerindeki markaların silinmesi ve tecavüzün önlenmesi bakımından zorunlu ise imha edilmesi      Marka hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen kararın masrafları bu şahsa ait olmak üzere ilgililere tebliğ  edilmesi ve yayın yoluyla kamuya duyurulması                                            Marka hakkı sahibi, hakkına tecavüz eden tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri kişisel ihtiyaçları ölçüsünde elinde bulunduran veya kullanan kişilere karşı, bu SMK'da yer alan hukuk davalarını açamaz veya ceza davası açılması için şikayette bulunamaz.
  2. CEZAİ SORUMLULUK : Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacaktır.                                                                 Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasına mahkum edilir.                                                                                                                                                          Yetkisi olmadığı halde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.                                                                                                               Yukarıda anılan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.                                                                                Yukarıda yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye'de tescilli olması şarttır.                                                                                                                                   SMK md. 30 tanımlanan marka suçlarının soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır.                                                                                                                                       Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara el konulmasını sağlanması halinde hakkında cezaya hükmolunmayacaktır(etkin pişmanlık).                                                                                                    

3 Temmuz 2017 Pazartesi

TÜRK TİCARET HUKUKU-4



TİCARET SİCİLİ 


    Ticaret sicili bir deftere verilen isim olmaktan öte ticari işletme ile ilgili bazı konu veya hususiyetlerin alenileşmesine yahut bazı hakların kazanılmasında işlev gören, belirli iş ve işlemlerin kaydedildiği resmi nitelikte ve herkese açık bir sicildir.


          TİCARET SİCİLİ TEŞKİLATI 

    Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın gözetiminde olmak üzere sicil işletmeleri ticaret ve sanayi veya ticaret odaları bünyesinde kurulacak ticaret sicil memurlukları tarafından gerçekleştirir.Ticaret ve sanayi odası veya ticaret odası bulunan yerlerde bir ticaret sicili memurluğu kurulur.

         TİCARET SİCİLİNİN ALENİLİĞİ 

    Ticaret sicili alenidir, herkese açıktır. TTK md. 35, f.2' ye göre, herkes ticaret sicilinin içeriğini ve orada saklanan bütün senet ve belgeleri inceleyebileceği gibi bunların tasdikli suretlerini de isteyebilir.

          TİCARET SİCİLİNE KAYDI GEREKEN HUSUSLAR 

     Ticaret hukuku sistemimizde ticari işletme veya tacirle ilgili bütün hususlar kendiliğinden zorunlu olarak ticaret siciline kaydedilmemekte; hangilerinin kaydedileceği tek tek ve ayrıca kanunda gösterilmektedir. Buna göre de, işletme veya tacirle ilgili bir konunun ticaret siciline kaydedilmesi bunun TTK veya TSY tarafından açık bir hükümle istenmesine bağlıdır. Eğer  bu vasıflar ortada yoksa işletme veya tacirle ilgili her vakanın sicile kaydına gerek ve ihtiyaç yoktur. Kaydedilse bile sicilin sağladığı imkanlardan yararlanamaz.

          TİCARET SİCİLİNDEKİ İŞLEMLER


  •  Tescil , bir vakanın sicile geçirilmesidir.
  •   Değişiklik, tescil edilmiş bir vakanın değişiklikten  dolayı sicildeki kayıtların değiştirilmesidir.
  • Silinme, tescil edilmiş bir olgunun ortadan kalmasıdır.
  • Geçici tescil çözümü, bir mahkeme kararına bağlı bulunan veya müdür tarafında kesin olarak tescilinde duraksanan olguların ilgililerin isteği üzerine geçici olarak sicile geçirilmesidir. 
NOT : Ticaret sicili işlemleri MERNİS adı verilen ve Merkezi Sicil Kayıt Sistemi üzerinden elektronik ortamda tutulur. Bu merkezi kayıt sisteminde sicil esas defteri, gelen evrak defteri, giden evrak defteri, ihtar ve ceza defteri ile Bakanlığın gerekli gördüğü veya göreceği tüm defterler yer alır.

NOT : Tescil işleminin dayandığı dilekçe, beyanname ve tüm senet, belgeler ile ilanları içeren gazeteler de sicil dairesinde  saklanırlar. 

        
         SİCİLDE İŞLEMLERİN YAPILIŞI

     Tescil işlemi kural olarak ilgilinin istemi üzerine yapılır. Açık hüküm bulunması halinde sicil memurunun resen ve ilgili makamın bildirmesi üzerine tescil de yapılabilir.
  1. İstem Üzerine İşlem ; İstisna olarak sicil memuru tarafından re'sen tescil veya ilgili makamın bildirmesi üzerine tescil istisnadır.
  2. Re'sen İşlem ve İşleme Davet ; Bu da istisnadır ve TTK veya TSY' de belirtilen hususlar varsa re'sen yapılır.
  3. İlgili Makamın Bildirmesi Üzerine ; İstisnai hallere mahsustur ve TTK veya TSY'de hükmün bulunması gerekir.
  
       SİCİL MEMURUNUN İNCELEME GÖREVİ 

     TTK md. 34 uyarınca sicil memuru kendisine tescil başvurularını kanuna, gerçeğe ve kamu düzenine uygunluk bakımından incelemek zorundadır. Sicil memuru inceleme üzerine tescil isteminin kabulü veya reddine yahut geçici tescile karar verir. 

       SİCİL MEMURUNUN KARARINA KARŞI YARGI YOLU 

     Ticaret sicili memurunun inceleme neticesinde vereceği kararlar nihai(kesin) değildir. TTK md. 34'ya göre ilgililer yönelttikleri tescil, tadil veya terkin istemleri üzerine sicil memurluğunca verilecek kararlara karşı, kararın tebliğinden itibaren sekiz gün içinde sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine bir dilekçe ile itiraz edebilirler.

       GEÇİCİ KAYIT( GEÇİCİ TESCİL)

     Halli bir mahkeme hükmüne bağlı bulunan veya sicil memuru tarafından kesin olarak tescilinde tereddüt edilen hususlar ilgilinin istemi üzerine geçici olarak tescil edilir. Fakat ilgililer üç ay içinde mahkemeye başvurduklarını yada aralarında anlaştıklarını ispat etmezler geçici tescil re'sen silinir. 
Geçici tescil kural olarak üç ay geçerlidir. Dava üç aylık süre dolmadan sulh veya feragat gibi nedenlerle ya da kendiliğinden biter ve karar kesinleşirse sonuca göre ya geçici kayıt tamamen silinir ya da  kesin kayıta(tescile) dönüştürülür.

      SİCİL İŞLEMLERİNİN İLANI 

    Ankara'da yayımlanmakta olan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılır. Gönderilen ilanlar en az 10 gün içinde yayımlanmaktadır. 

     TİCARET SİCİLİNE TESCİL ve İLANIN ETKİSİ

   Ticaret Sicili kayıtları, TTSG' de ilan edilen günden itibaren, ilan aynı nüshada yayımlanmamışsa son kısmının yayınlandığı günü takip eden iş gününden itibaren hüküm ifade eder. 
   Ticaret Sicilinde tescil sicil kayıtlarının konusuna tesiri bakımından iki türlü etkiye sahiptir. Tescil sadece bir hakkın veya bir hukuki durumun doğmuş olduğunu bildirmek ya da bir hakkın, belli bir hukuki durumun ortaya çıkması için yapılır. İlk halde tescil bildirici, ikinci halde ise kurucu etkiye sahiptir. 

  1. BİLDİRİCİ ETKİ - KURUCU ETKİ  : Ticaret siciline tescil kural olarak bildirici etkiye sahiptir. Ancak ticaret siciline yapılan tescil istisnai hallerde kurucu etkiye de sahip olabilir;        •Ticaret şirketlerinin tescil işlemi ile tüzel kişilik kazanması, Şirketlerin birleşmesi, bölünmesi ve tür değiştirmesi, tescille birlikte geçerlilik kazanır, Anonim şirketlerde kuruluştan sonra devralma sözleşmesinin geçerliliği tescil edilmesine bağlanmıştır, Anonim şirket ana sözleşmesini değiştiren genel kurul kararları tescille birlikte geçerlilik kazanır, Unvan ve işletme adının Kanunu da yer alan özel düzenlemelerle korunması bunların tescil edilmesine bağlıdır. 
  2. OLUMLU ETKİ - OLUMSUZ ETKİ : Olumlu etki, tescili veya hem tescili hem de ilanı gereken bir husus tescil ve ilan edilmişse üçüncü şahıslar kanunen sicile kaydedilmesi gereken bir husus sicile kayıt ve buna bağlı olarak ilan edilmişse, üçüncü şahıslar bu kayıtları bilmediklerini iddia edemezler. Örneğin ticari mümessilin vekilinin geri alınması tescil ve ilan edilmemişse üçüncü şahısların temsil yetkisinin geri alındığını bilmediklerine dair iddiaları itibar bulmaz. Buna sicilin müspet yani olumlu etkisi denmektedir . Sicilin olumlu etkisi tescili ve ilanı zorunlu olan konular hakkındadır. İlgililer yasal olarak tescil ve ilana tabi olmayan bir olay veya işlemi tescil ve ilan ettirerek ticaret sicilinin olumlu tesirinden yararlanamaz. Olumsuz etkiyse tescili lazım olan hallerde tescil edilmem,ş veya tescil edilip de ilanı gereken hallerde ilan edilmemiş olan bir husus ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartıyla üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebilir. Üçüncü kişilerin bilmesi ve bilmesi gerektiği hallerde, tescil edilmesi gereken ancak  edilmeyen hususun üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi olanaklı hale gelmiştir. Buna sicilin olumsuz etkisi adı verilmektedir. 

                         TİCARET SİCİLİNE GÜVEN ve SİCİLİN TUTULMASINDAN                                                                                      DOĞAN SORUMLULUK 


  1.  Sicile Güven İlkesinin Güvensizliği ; Ticaret sicili bir ilişkinin varlığı veya yokluğu hakkında hukuki değil sadece fiili bir karine oluşturduğu için sicildeki kayıtlara güvenerek bir işlem yapan üçüncü şahıs bu kayıtlara konu teşkil eden olay veya ilişki geçerli olmak koşuluyla hak kazanabilir. Gerçeğe aykırı tescile yaptıran şahıs kötüniyetle ise, cezai müeyyidelere tabi olmaktan başka tescilden dolayı zarar görenlerin zararını  da tazmin  etmek zorundadır. 
  2. Sicilin Tutulmasından Doğan Sorumluluk ve Cezai Müeyyideler ; Tescil ve kayıt için kötüniyetle gerçeğe aykırı beyanda bulunan ilgili gereğe aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin zararını gidermekle yükümlüdür. Kayıtların kanun hükümlerine ( TTK md. 32 ) uymadığını öğrendikleri halde düzeltilmesini istemeyenler ve tescil   olunan bir hususun değişmesi, sona ermesi veya kaldırılması dolayısıyla, kaydın değiştirilmesini veya silinmesini istemeye ya da yeniden tescili gereken bir hususu tescil ettirmeye zorunlu olup da bunu yapmayanlar, bu kusurları nedeniyle üçüncü kişilerin uğradıkları zararları tazmin ile yükümlüdür. Bu sayılanlar hukuki müeyyideler idi ve şimdide cezai müeyyideleri çalışalım. Ticaret sicil memurunun tescile davetine verilen müddet içinde uymayarak tescil isteminde bulunmayan veya tescilden  kaçınma sebeplerini bildirmeyen kimse mahallin en büyük mülki amiri tarafından para cezasına mahkum edilir. Tescil ve kayıt için bilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar, İki bin Türk lirası para cezasıyla cezalandırılır. Devletin, sanayi ve ticaret odaları ile ticaret sicil memurunun sorumluluğu hakkında şunlar belirlenebilir: Ticaret sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet ve ilgili oda müteselsilen sorumludur. Devlet ve sicil görevlilerini atamaya yetkili kurum zararın doğmasında kusuru bulunanlara rücu eder.                                                                 








21 Haziran 2017 Çarşamba

TÜRK TİCARET HUKUKU-3



Bölüm 2 : TACİR YARDIMCILARI 


  • Türk hukukunda tacir yardımcıları esas itibari ile TBK ve TTK' da düzenlenmiştir. TBK' da düzenlenen tacir yardımcıları ticari temsilci, ticari vekil, pazarlamacı, simsar ve komisyoncudur. TTK' da düzenlenen tacir yardımcıları acente, taşıma işleri komisyoncudur.
  • TBK ve TTK' da düzenlenen tacir yardımcılarından bazıları bağımlı bazılarıysa bağımsız tacir yardımcıları olarak düzenlenmiştir.
      BAĞIMLI TACİR YARDIMCILARI

  1. TİCARİ TEMSİLCİ(TİCARİ MÜMESSİL)

       Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemler de ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendini temsil etmek üzere açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.

Özellikleri;
  1. Ticari temsilci ticari işletmede tacirden sonra en yetkili yönetici olduğu için ticari işletmenin çok büyük iş hacmine sahip olduğu ve şube ya da şubelerinin bulunduğu hallerde atanmaktadır.
  2. Gerçek kişi ticari işletmelerde ticari temsilciyi tacir atar.
  3. Tüzel kişi ticari işletmelerde atama yetkili organlarca yapılır. 
  4. Kollektif ve komandit şirketlerde ticari temsilci atanması olağanüstü işlerden sayıldığı için yönetici vasfına sahip olsun ya da olmasın bütün ortakların oybirliği gerekir.
  5. Anonim şirket ve kooparatiflerde yönetim kurulu paylı komanditelerde anonim şirketlerdeki yönetim, kurulu yerine geçen komandite ortaklar tarafından limited şirketllerdeyse esas sözleşmede aksine hüküm yoksa genel kurul tarafından atanır. 
  6. Ticari temsilcinin ticaret siciline kaydı mecburidir. 
  7. Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır. Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.
  8. Ticari temsilcinin üçüncü kişilerle yaptığı işlemler taciri başlar.
  9. Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir. Temsil yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme sahibini bağlamaz. Temsil yetkisine ilişkin az önce sıraladığımız ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kiişilere karşı hüküm doğurmaz. Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
  10. Temsil yetkisi karşılıklı güvene dayandığı için tacir ticari temsilciye verdiği temsil yetkisine her zaman geri alabilir. Biz buna azil yani temsil yetkisinin geri alınması veya azletme demekteyiz. 
  11. Bir de arkadaşlar temsil yetkisi ölüm , iflas veya fiil kaybının sonucunda da  sona erer.
2. TİCARİ VEKİL 
       Tacir işletmede daha dar kapsamlı yönetim ve temsil yetkisi ya da sadece tahsis edilen belli bir işi yürütmek üzere elemanlar almak isteyebilir. Kanunda bu ihtiyacı karşılamak için ticari vekil şeklinde bir tacir yardımcısını hükme bağlamıştır. 

Özellikleri ; 
  1. Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmenin bazı  işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
  2. Ticari işletmenin alışılmış bütün satış işlerini yapar.
  3. Yetkili oldukları işlemler hakkında fatura imzalamak.
  4. Ticari işletmenin alışılmış işlerinden doğan borçların ifa edilmesi veya bunların hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları işletme sahibi adına yapmak; bu nitelikteki ihtar veya diğer  açıklamaları, özellikle alışılmış işlem dolayısıyla teslim edilmiş mallara ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme adına kabul etmek. 
  5. Ticari vekiller tacir veya ticari temsilci tarafından atanır. açıkça olabileceği gibi kapalı da olabilir.
  6. Genel ticari vekil ticari işletmenin olağan bütün işlerini görmek üzere atanabilmektedir.
  7. Genel ticari vekilinin temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmek şartıyla sınırlandırılabilir.
  8. Sınırlamalar üçüncü kişilere çeşitli ilan ve bildirim vasıtalarıyla duyurulabilir.
  9. Ticari temsilci için açıklanan istifa, azil , ölüm ve fiil ehliyetinin kaybı gibi sona erme nedenleri ticari vekiller için de geçerlidir.
3. PAZARLAMACI 

     Pazarlamacı, tacir adına işletme dışında faaliyette bulunan ve tacire hizmet ilişkisi ile bağlı bulunan tacir yardımcısıdır. Tacirlere işletmenin dışında gerçekleştirmeyi istediği faaliyetler bakımından, şube açmak ve acente aracılığından yararlanmak dışında sağlanan bir hukuki imkandır.

Özellikleri ; 
  1. Pazarlamacı bağlı tacir yardımcısıdır.
  2. Pazarlamacı ancak tacir adına faaliyette bulunabilir. Esnaf ile sözleşmelerini konu alan sözleşmeler, pazarlamacılık sözleşmesi olarak nitelendirilemez.
  3. Pazarlamacı sürekli bir tacir yardımcısıdır. Bu unsur pazarlamacıyı simsardan ayırmaktadır. 
  4. Pazarlamacının faaliyet alanın işletmenin dışıdır. Bu unsur pazarlamacıyı özel yetkili ticari vekillerden ayırmaktadır.
  5. pazarlamacının temsil yetkisi kural olarak yoktur ve gerçekleştirdiği faaliyet aracılık olarak nitelendirilmektedir. Bu unsur pazarlamacıyı eski düzenlemede yer alan seyyar tüccar memurundan ayırmaktadır.
  6. Pazarlamacı ve tacir arasında ki hizmet ilişkisi, ücreti de pazarlama ilişkisinin bir unsuru yapmaktadır. 
  7. Tacir ve pazarlamacı arasında gerçekleştirilen sözleşmede sürenin sona ermesi, pazarlamacının yetkileri, ücret ve masrafların nasıl ödeneceği, taraflardan birinin yerleşim  yeri yabancı ülkede ise hukukun ve yetkili mahkemenin hangisi olduğu konularını içermelidir. tarafların deneme süresi kararlaştırmaları da mümkündür. Deneme süresi iki ayı geçemez. Bu sözleşme şekle bağlı değildir.
  8. Pazarlamacının belli başlı hakları vardır. bunlar sırasıyla; Ücret hakkı, inhisar(teke) hakkı, masrafları isteme hakkı, hapis hakkıdır.
  9. Pazarlamacıların bir de belli başlı yükümlülükleri vardır. bunlar da sırasıyla; Talimatlara uyma yükümlülüğü, rekabet etmeme yükümlülüğü, bilgi verme yükümlülüğü, iş yerinde çalışma yükümlülüğü, garanti yükümlülüğünün bulunmasıdır.
  10. Pazarlamacılık sözleşmesinin şartları taraflarca düzenlenebilir. Böyle bir düzenleme olmazsa, hizmet sözleşmesinin sona ermesine ilişkin hükümler, pazarlamacılık sözleşmesinin sona ermesine de uygulanacaktır.
            
           BAĞIMSIZ TACİR YARDIMCILARI 

  1. SİMSAR 

       Simsarın taraflar arası sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
Simsarın, bu işi meslek olarak icra etmesi zorunlu değildir. Ancak simsarın bir işletmesi var ve esnaf işletmesi sınırlarını aşıyorsa, tacir sıfatına da sahip olacaktır. bu sebeple simsar bağımsız tacir yardımcısıdır.

Özellikleri ;
  1. Simsarlık sözleşmesi müvekkil ve simsar arasında yapılan ve müvekkilin sözleşme yapabileceği üçüncü kişiyi bulmasını sağlamayı amaçlayan bir sözleşmedir.
  2. Simsar aracılık faaliyetinde bulunur. Simsarın kural olarak temsil yetkisi yoktur.
  3. Simsar müvekkilin menfaatlerini gözetmelidir.
  4. Ücret belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.
  5. Zamanaşımı alacağın muaccel olduğu andan itibaren işlemeye başlar beş yıllık zamanaşımına bağlanmıştır.
2. ACENTE 

       Ticari mümessil(temsilci), ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer ya da bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denmektedir.

Özellikleri ;
  1. Acenteler bağımsız tacir yardımcılarıdır.
  2. Acentelik ilişkisi bir sözleşmeye dayanmaktadır.
  3. Acente belli bir yer veya bölge içinde faaliyetini yapar.
  4. Acentelik ilişkisi süreklidir.
  5. Acenteliğin Aracı acente ve Sözleşme yapan acente olmak üzere iki türü vardır.
  6. Acente faaliyetini meslek olarak yürütmektedir.
  7. Acente tacir ve ticari işletme işlettiği ve acenteliği bu çerçevede yaptığı için gördüğü iş karşılığında ücret alır.
  8. Acente gerçek veya tüzel kişi olabilir.
  9. Acentenin belli başlı borçları vardır. Bunlar sırasıyla ; Müvekkilinin işlerini görme ve menfaatlerini koruma, haber verme, talimatlara uyma, önleyici tedbirler alma, rekabet etmeme, 
  10. Acentenin belli başlı hakları vardır. Bunlar sırasıyla ; Ücret isteme hakkı, olağanüstü masrafların ödenmesini isteme hakkı, hapis hakkı, tekel hakkı.
  11. Aracı acentelik kanununda öngörülen asıl acente tipidir.
  12. Acenteye verilen temsil yetkisi sınırlandırılabilir. 
  13. Acente, yetkisi olmaksızın veya yetki sınırlarını aşarak, müvekkili adına bir sözleşme yaparsa müvekkili bunu haber alır almaz icazet verebilir; vermediği taktirde acente sözleşmeden kendisi sorumlu olur.Acente aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili olarak her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Acentenin aracı veya temsilci olarak katıldığı sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açılabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.
  14. Acenteliğin sona gelmesi olayına gelecek olursak sevgili arkadaşlar, acentelikle ilgili düzenlemelerin yanında, acentenin türüne göre aracı acente hakkında simsarlık hükümleri, sözleşme yapan acente hükümleri, sözleşme yapan acente hakkında komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan durumlarda vekalet hükümleri uygulanmaktadır.
BELİRLİ SÜRELİ ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ ; Esasen aslında belirli sözleşme olarak yapılır ancak belirli süreli yapılmışsa acentelik sözleşmesi bu müddetin tamamlanmasıyla ve herhangi bir feshi ihbara gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erer. Belirli süreli acentelik sözleşmesi sona ermesine rağmen taraflar sessiz kalarak sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmeye devam ederlerse acentelik sözleşmesi sona ermez, belirsiz süreli hale gelir. 

BELİRSİZ SÜRELİ ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ ; Acentelik sözleşmesi belirsiz bir müddet için yapılmışsa her iki taraf üç ay önce ihbar etmek şartıyla sözleşmeyi feshedebilir. Buradaki fesih ihbarının noter aracılığıyla veya telgrafla, iadeli taahhütlü mektupla veya güvenli elektronik imzalı belge ile yapılması gerekir. Belirsiz süreli acentelik sözleşmelerinde feshi ihbar süresi kısaltılamazsa da sözleşmeyle uzatılabilir.

HAKLI NEDENLERDEN DOLAYI ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ ; Belirli ya da belirsiz süreli acentelik sözleşmelerinde haklı bir sebebin varlığı halinde karşı taraf sürelere uymak zorunda kalmadan her zaman sözleşmeyi feshetme hakkına sahiptir. Uyuşmazlık halinde gerek acente gerekse de müvekkilin dayandığı sebebin haklı olup olmadığına mahkeme karar verir.

DİĞER SEBEPLERDEN DOLAYI ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ ; Taraflardan biri acente gerekse de müvekkilin dayandığı sebebin haklı olup olmadığına mahkeme karar verir. 

    15. Sona ermenin hüküm ve sonuçlarına gelecek olursak ; Sözleşmenin bazı nedenlerle sona ermesi halinde iki çeşit tazminat öngörülmüştür. bunlardan ilki yarım kalan işlere ilişkindir. İkincisiyse acentenin müvekkiline kazandırdığı müşterilerden kaynaklanan talep hakkıdır. İlk olarak bir haklı sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır. Müvekkil, acentenin bulunduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediliyorsa, acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
    16. Acentelik sözleşmesinden kaynaklanan tüm talep hakları sözleşmenin sona ermesinden itibaren beş yıllık zaman aşımı süresine tabidir.
   17. TTK. md. 103 uyarınca özel kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla acentelikle ilgili hükümlere tabi tutulan kişiler şunlardır ;
  
  • Sözleşmeleri yerli veya yabancı bir tacir hesabına ve kendi adına yapmaya sürekli olarak yetkili bulunanlar
  • Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı tacirler ad ve hesabına ülke içinde işlemlerde bulunanlar.


3. KOMİSYONCU 

Komisyoncu kendi adına müvekkili hesabına hareket eder. Komisyoncu dolaylı temsil ilişkisi çerçevesinde faaliyet gösterir. Komisyoncu, işlemi kendi adına yapar, müvekkilinin hesabına hareket eder. İşlemden doğan hak ve borç değildir, komisyoncu tarafıdır. Çünkü komisyoncu müşteri ile yapılan işlemin tarafı değildir, komisyoncu tarafıdır. Çünkü komisyoncu müşteri ile kendi adına işlemi yapmaktadır. 


 Özellikleri ; 
  1. Alım satım komisyoncusu kendi adına müvekkili hesabına işlem yapar.
  2. Komisyoncunun faaliyet şekli dolaylı temsil ilişkisine dayanır. Bundan dolayı müşteri ile kendi adına yaptığı işlemden doğan hak ve borçları müvekkiline devreder.
  3. Alım satım komisyonculuğunun konusu kıymetli evrsak veya menkul eşya(mal) alım satımıdır.
  4. Komisyoncu bağımsız tacir yardımcısı olmakla birlikte tacirle ilişkisi sürekli değildir. Komisyonculuk ilişkisinde müvekkil tek bir işin görülmesi için yetki verir. Bu nedenle komisyoncu acenteden ayrıdır. Çünkü simsar kendi adı veya hesabına hareket etmez. Kural olarak sadece tarafları buluşturur. Bu yönüyle komisyoncu simsardan ayrıdır. Ancak komisyoncu müvekkili ile sürekli ilişki içinde olmaması ile de simsara benzer. 
  5. Komisyoncu ücret karşılığında faaliyet gösterir.
  6. Komisyonculuk faaliyeti ticari işletme boyutundan yürütülüyorsa işleten tacir sıfatını elde eder. 
  7. Komisyoncunun borçlarıysa ; müvekkiline bilgi vermesi, eşyaya özen göstermesi, sözleşme konusu malı sigorta ettirmesi, müvekkilinden gelen talimatlara uyma ve işi tamamlamasıdır.
  8. Komisyoncunun haklarıysa TBK md. 538-545 hükümlerinde düzenlenmiştir. Ücret hakkı, verdiği avansları ve masrafları isteme hakkı, hapis hakkı, taraf olma hakkıdır.
  9. Komisyonculuk ilişkisi TBK md. 532, f. 2' de yapılan açık atıf gereği vekalet hakkındaki hükümler çerçevesinde son ulur. Buna göre, işin görülmesi, müvekkil veya komisyoncunun ölümü, gaipliği, iflası ve fiil ehliyetini kaybetmesi, istifa ve azil bu ilişkiye son verecektir. Uygun olmayan zamanlarda komisyonculuk ilişkisinden dönen taraf diğer tarafın zararını tazminle mükellef olacaktır.( TBK md. 512) komisyonculuk ilişkisinden kaynaklanan tüm davalar beş yıllık zaman aşımı süresine tabidir. (TBK md. 147, f.5)
  10. Taşıma komisyoncusu alım satım komisyoncusundan farklıdır. Taşıma işleri komisyoncusu kıymetli evrak veya mal alım satım ile meşgul olmayıp, müvekkilin talimatı doğrultulmasında onların bir yerden diğerine nakledilmesine aracılık ederler.
  • Taşıma işleri komisyoncusu kendi adına müvekkili hesabına eşya taşıtmayı taahhüt eder.
  • Taşıma işleri komisyonculuğu eşyanın yer değiştirmesine yönelik bir faaliyettir.
  • Taşıma işleri komisyonculuğu devamlı yapılan bir iştir.
  • taşıma işleri komisyonculuğu ücret mukabilinde yapılır.
Taşıma İşleri Komisyonculuğunun Borçları ; 
  • Ana borcu eşyayı taşımak ve bunun için bir taşıyıcı bulup onunla sözleşme yapmaktadır. Bu borcunu yerine getirirken basiretli bir tacir gibi hareket etmeli,, müvekkilinin menfaatlerini korumalı ve onun talimatlarına uygun davranmalıdır.
  • Müvekkil eşyanın taşınması esnasında ortaya çıkabilecek hasar rizikolarına karşı onu koruyucu ambalaj içinde komisyoncuya teslim etmelidir. Komisyoncu kendisine teslim edilen eşyanın dışarıdan tespit edilecek eksikliklerini veya ayıbını bulup denetlemekle yükümlüdür.
  • Müvekkilinin menfaatlerini koruyup ,talimatlarına uyumalıdır.
  • Her hangi amaçla tedbir için taşıyıcıya koruyucu ambalajla teslim etmelidir.
  • Müvekkilin emirlerini, taşıyıcıya iletmek.
  • Komisyoncu üstlendiği işi bizzat gerçekleştirmelidir.
Taşıma İşleri Komisyonculuğunun Hakları ;

  • Ücret isteme hakkı
  • Masraf ve avansların ödenmesini isteme hakkı
  • Hapis hakkı
  • Komisyoncu taşıyıcının ücretini ödediği anda onun hakları kendisine geçer .
Taşıma İşleri Komisyonculuğunun Sona Ermesi ve Zamanaşımı ;
  • TTK md. 917-930' da taşıma işleri komisyonculuğunun sona ermesi düzenlenmiştir. Alım satım komisyonculuğuna göre işin görülmesi, istifa, azil, ölüm, gaiplik, fiil ehliyetinin kaybı, iflas, sona erme nedenleri olarak sayılacaklardır.Taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesinden doğan tüm talepler bir yılda zamanaşımına uğrar. Ağır kusur ve kastın bulunması halinde zamanaşımı süresi üç yıldır.

























5 Mayıs 2017 Cuma

TÜRK TİCARET HUKUKU-2



              TİCARİ HÜKÜMLER ve TİCARİ HÜKÜMLERİN UYGULANMA SIRASI

  Ticari Hükümler ; 

Yazılı hükümler iki ölçüde belirlenir.

  1. Bir ticari işletme ile ilgili olsun ya da olmasın TTK'da yer alan bütün kurallar ticaridir. Örneğin; iki öğrenci arasında düzenlenen bir çek 
  2. TTK' da düzenlenmese de başka özel kanunlarda yer alan ve bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün konulardır. Örneğin ; Taşınır rehni kanunu
  Ticari İşlere Uygulanacak Hükümler ; 
  1. Emredici hükümler
  2. Sözleşme hükümleri
  3. Tamamlayıcı veya yorumlayıcı ticari hükümler
  4. Ticari örf ve adetler
  5. Genel hükümler 
   Ticari Yargı ; 
  1. Ticari davalarda kural olarak HMK geçerlidir.
  2. Ticari uyuşmazlıkların çözüm yolu tahkimdir.
   Ticari Davalar ; 

1. Mutlak Ticari Davalar : Bir grup, ticari uyuşmazlığın taraflarının sıfatına bakılmaksızın mutlak olarak ticari sayılan davalardır.

a) TTK'da Sayılan Hususlardan Doğan Davalar ; TTK'da düzenlenen husulardan doğan davalardır. TMK'da, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ile 969. maddeler. TBK'da  malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi  ve şekil değiştirmesi hakkında 202 ve 203 ...

b) Özel Kanun Hükümleri Gereği Ticari Sayılan Davalar ; Kooperatifler kanununda düzenlenen davalar, iflas davaları gibi..

2. Nispi Ticari Davalar : 

a) Tarafların Tacir Olduğu ve Uyuşmazlığın Onların Ticari İşletmeleri ile İlgili Olan Davalar ; Bir taraftan uyuşmazlığın taraflarının tacir olması diğer taraftan uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeler ile ilgili bir husustan kaynaklanması gerekir. Haksız fiillerden doğan davaların ticari dava sayılabilmesi için yine tarafların tacir ve haksız eylemin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir.

b) Havale, Vedia ve Telif Hakkından Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar ; ticari nitelikte sayılması için bir ticari işletmeyle ilgili olması yeterlidir.

                               TİCARİ DAVALARA BAKAN MAHKEMELER 

ADLİ YARGI ;  Hukuk Mahkemeleri, Ceza Mahkemeleri, Bölge Adliye Mahkemeleri ( Temyiz), Yargıtay ( Temyiz)

İDARİ YARGI ; İdare Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ( Temyiz ve İtiraz mercii), Danıştay ( Temyiz ve İtiraz mercii) .

ASKERİ YARGI ; Askeri Mahkeme, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi , Askeri Yargıtay.


  • Adli yargıda hukuk mahkemeleri kendi içinde ikiye ayrılır. Sulh hukuk ve asliye hukuk ( özel alt dalları da vardır. Örneğin ; İş mahkemeleri, tapu) mahkemeleridir.
  • Ticaret mahkemeleri özel bir asliye hukuk mahkemeleridir.
  • Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince malvarlığı değerine ilişkin her türlü dava Asliye hukuk mahkemesi yetkisindedir.
  • Ticari davalar ticaret mahkemelerine götürülür. Ticari davalara ticari hükümler uygulanacaktır. 
  • Asliye Ticaret Mahkemeleri : Özel bir konuya (ticari davalara) bir ihtisas mahkemesidir.
  • Asliye Hukuk Mahkemesi :  Eğer bir yerde asliye ticaret mahkemeleri varken asliye hukuk mahkemeleri dava açılırsa hakim re'sen görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
  • Ticari olmayan davanın ticari mahkemelerde veya ticari olan bir davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi tek başına hükmün bozulması için yeterli sebep oluşturur. ( Çünkü kamu düzenine ilişkindir. ( HMK 1 ) ) 
  • Çekişmesiz Yargı : Davacının davalı göstermeden açtığı davalardır. 
  • Tüm ticari nitelik taşıyan çekişmesiz yargı işleri, ticaret mahkemelerinde görülür. 

                                   TİCARİ DAVALARDA UYGULANACAK USUL 


  • Genel usul kuralı Hukuk Muhakemeleri Kanunudur.
  • Bazı usul farklılıkları mevcuttur. Örneğin ; 
  1. Tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek, aradaki sözleşmeyi feshetmek ya da sözleşmeden dönmek üzere yapılacak ihbar ve ihtar noter marifetiyle, telgraf, taahhütlü bir mektup veya e- imza kullanılarak kayıtlı e-posta sistemiyle gönderilen bir beyanla gerçekleştirilir. 
  2. Tacirler arasındaki ticari davalarda ticari defter özel delil olarak kullanılabilir.
  3. Sekiz(8) gün içinde itiraz edilmeyen fatura ve teyit mektubu ticari davalarda özel delil kabul edilir.
  4. Yazılı yargılama usulü uygulanır ancak basit yargılama usulüne tabi olan kanunlarda vardır.(Konkordato ve sermaye şirketleri, ortaklarla tasfiye memurları  arasında çıkan uyuşmazlıklar, bilgi alma hakkının ihlal edildiğini iddia eden ortağın açtığı davalar gibi...) 
  5. Yetki sözleşmeleri ancak tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılır.


                                             TACİR SIFATININ KAZANILMASI 

            Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir.

Not, esnaf işletmesi işleten ise tacir olarak kabul edilmez.

Bir Ticari İşletmenin Gerçek Kişilerde Ticari İşletme Sayılmasının Koşulları ;

  • Bir ticari işletmenin var olması
  • Ticari işletmenin faaliyette bulanması
  • Ticari işletmenin kendi adına faaliyette bulunması 
  • Tacir sıfatı bakımından özellik gösteren durumlara sahip olması
Bir Ticari İşletmenin Tüzel Kişilerde Ticari İşletme Sayılmasının Koşulları ; 

  1. Ticaret Şirketleri :
  • Kolektif ve komandit şirketler bir ticari işletme işletmek maksadıyla kurulurlar.
  • Anonim ve limited şirketler iktisadi maksat ve konular için kurulurlar. 
  • Kooperatifler, ortaklarının çıkarlarını karşılıklı yardım ve kefalet esaslarına göre korumak amacıyla kurulurlar.
Bu amaçların varlığı tacir sıfatının kazanılması için yeterli kabul edilmiştir.

     2. Ticari İşletme İşleten Dernekler ve Vakıflar : 

  • İktisadi faaliyette  bulunmak, ticari işletme işletmek yahut kazanç sağlayıp paylaşmak maksadıyla kurulamazlar.
  • Ancak, amaçlarına ulaşmak için bir ticari işletme işletebilirler.
  • Eğer ticari işletme işletirler ise TTK bakımından tacir sayılırlar ve tacir olmanın hüküm ve sonuçlarına tabi olurlar. 
  • Vakıflarda amacına ulaşmak için ticari işletme işletirler ise tacir sayılacak ve tacir olmanın hükümlerine tabi olacaklardır.
  • Kamuya yararlı dernekler bir ticari işletme isteseler de tacir sayılmazlar. Örneğin, Kızılay Derneği
      3. Kamu Tüzel Kişileri Tarafından Kurulan İşletmeler : 
  • Devlet, il özel idaresi ve belediye gibi kamu tüzel kişileri bir ticari işletmeyi doğrudan doğruya veya kamu tüzel kişileri bir ticari işletmeyi doğudan doğruya veya kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler kendileri tacir sayılmazlar. 
  • Özel hukuk hükümlerine göre yöneltilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu idareleri tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler tacir sayılır.
  • Tacir sayılması için iki koşuldan birisinin var olması yeterlidir.
  • Özel hukuk hükümlerine göre yöneltilmek veya ticari şekilde işletilmektir.

          Donatma İştirakinde 

     Birden çok kişinin paylı mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak amacıyla aralarında yapmış oldukları sözleşme gereğince, hepsi adına ve hesabına suda kullanmaları ile ortaya çıkan birliğe donatma iştiraki denir.
Tacir sıfatı müşterek maliklere(donatanlara) ait değildir. 
Donatma iştiraki tacir sıfatına sahiptir ve tacir olmanın sonuçlarına tabidir.
  
         Tacir Sıfatının Kaybı 

a) Gerçek Kişilerde ; 

   Tacir fiilen faaliyetlerine son vermekte ve müşteri çevresiyle irtibatını kesmekte ve dolayısıyla ticareti terk etmektedir. Bu durumda tacir sıfatı kendiliğinden sona erecektir. 
   Tacir ticaret siciline son verdiğini ticaret siciline bildirmelidir.
   Ticari işletme faaliyetlerine son veren tacir veya kendisinin ölümü halinde ticari faaliyeti sürdürmek istemeyen mirasçıları, on beş (15) gün içinde yapılacak terk bildirimi içinde yapılacak terk bildirimi ile mal beyanında bulunmak zorundadır. 
   Ticareti terk ettiğini bildiren tacir iki (2) ay süreyle haczedilebilir malları üzerinde işlemde bulunamaz. 
Üçüncü kişilerin zilyetlik ve tapu sicili kurallarına göre iyi niyetli olarak elde edecekleri haklar saklıdır. 
Ticaret sicili memuru ticaretin terk edildiğini Türkiye ticaret Sicili Gazetesi ve alacaklıların kolaylıkla haberdar olabileceği başka yollarla ilan eder. Bu ilan tarihinden itibaren bir (1) yıl daha ticari faaliyetine son veren tacir hakkında iflas yolu ile takipte bulunabilir.

b) Tüzel Kişilerde ;

    Tüzel kişiliğinin sona ermesi ile son bulur.
    Tüzel kişinin malvarlığının tasfiyesi süresinde hem tüzel kişilik hem tacir sıfatı devam eder.
    Donanma iştiraki sona erdiğinde tasfiye süreci tamamlanıncaya kadar tacirler hakkındaki hükümlere tabi olmaya devam eder.

      Tacir Sıfatından Doğan Hüküm ve Sonuçlar ;

  1. İflasa tabi olma 
  2. ticaret siciline kaydolma
  3. Ticaret ve sanayi odalarına kaydolma
  4. Ticaret unvanı seçme ve kullanma
  5. Ticari iş karinesine tabi olma
  6. Ticari örf ve adete tabi olma
  7. Ticari defter tutma
  8. Basiretli bir iş adamı gibi davranma
  9. Kararlaştırılmasa dahi ücret ve faiz isteme hakkı
  10. Ücret ve cezai şartların indirilmesini isteme hakkı
  11. Fatura düzenleme
  12. Faturaya itiraz
  13. Teyit mektubuna itiraz
  14. Her iki tarafı tacir olan işlere uygulanacak özel hükümler
































































































3 Mayıs 2017 Çarşamba

TÜRK TİCARET HUKUKU-1




             Sevgili arkadaşlar ticaret hukukunu iyi kavramanın yolu öncelikle ticaret hukuku kavramının     hangi anlam veya anlamları teşkil ettiğini kavramaktan geçer. Ticaret hukukunu kavradıktan sonra     ticaret hukukunun özelliklerinin yanında ticari işletmeler ve ticari iş'in ne demek olduğuna dair           ufakta olsa bir parıldama olur ise aklınızda eminim ki ticaret hukukunun üstesinden gelirsiniz.             Şunu bilin ki arkadaşlar ticaret hukuku aslında çok kolay gibi gözükür ancak işin içine girmeye           başladıktan hemen sonra bocalamalar başlar. Ancak en önemli nokta işte tam da burada başlar.             Ticaret hukuku da tıpkı ceza hukuku gibi birbiri içinde bir çok tanım, koşul ve şarttan                           oluşmaktadır. Temelindeki ince ayrıntıları elimden geldiğince basit düzeye indirerek sizlere                 anlatmaya çalışacağım umarım ki sizler için faydalı olabilirim.Şimdi ticaret hukuku kavramını             birlikte çalışmaya başlayarak ilk adımımızı atalım.



      TİCARET HUKUKU KAVRAMI 

  Sevgili arkadaşla, üretim ,değişim ve tüketim aşamalarındaki faaliyetleri düzenleyen ve bunları kou edinen hukuk dalına bizler ticaret hukuku demekteyiz.

     TİCARET HUKUKUNUN ÖZELLİKLERİ

  1. Özel Hukuk Dalı Olması : Taraflar irade özgürlükleri uyarınca sözleşme yapıp yapmama konusunda serbest oldukları gibi girdikleri sözleşme ilişkisinin içerik ve kapsamını belirlemede kural olarak serbesttirler ve belirlemede kural olarak serbesttirler ve taraflar arasında birr denge vardır.
  2. Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku ile Bağlantılı Olması : Ticaret hukuku özel hukukun bir dalı olması nedeniyle medeni ve borçlar hukuku ile bir bütünlüğü söz konusudur.
  3. Uluslararası Niteliği : Globalleşen dünyada geçerli hukuk sistemi yaratma çabasını taşıyan belli başlı hazırlıklar vardır. Bu hazırlıklar TTK'da yenilik yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. Yeni kanun yapılırken ticaret hukukunun uluslararası niteliğinden etkilenmiştir.



     Bölüm 1 . Ticari İşletme 


    Ticari İşletme : Esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedefleyen faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmelerdir.

    Ticari İşletmenin Özellikleri : 

  • Gelir sağlamayı hedefleme
  • Devamlılık
  • Bağımsızlık
  • Esnaf faaliyeti sınırlarını aşma

    Ticari İşletmenin Unsurları :

  • Şahıs varlığı unsurları, tacir ve tacir yardımcıları
  • Malvarlığı unsurları, gerçekte tacirin malvarlığı içinde yer almaktadır 
             ↪ Maddi Malvarlığı Unsurları, makina, bina, nakilde kullanılan taşıtlar.
             ↪ Maddi Olmayan Malvarlığı Unsurları, ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, telif hakları, kiracılık hakları, teknik bilgi hakkı gibi..


    Ticari İşletmelerde Merkez ve Şube Kavramları : Ticari işletmenin ticari, hukuki ve idari faaliyetlerinin toplandığı ve işlerinin yürütüldüğü yer merkez' dir.
Bir ticari işletmeye bağlı olup ister merkezin bulunduğu sicil çevresinde ister başka sicil çevresinde ister başka sicil çevresinde, bağımsız sermayesi veya muhasebesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kendi başına sınai ve ticari faaliyetin yürütüldüğü yerler ve satış mağazaları şube ' dir.

    Ticari İşletmelerde Önemli Bazı Hukuksal Olay ve İşlemler :

⭐Ticari İşletmenin Devri :

  • Bir malvarlığı veya bir işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devredilmesidir.
  • İşletmenin devri kural olarak tüm unsurları kaplarken hepsinin olması şart değildir. Asgari şartların gerçekleşmiş olması yeterlidir.
  • Devrin şekli ve koşulları ; 
  1.  Yazılı şekil şartı vardır. Ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir.
  2. İşletme alacaklılarının devre onay vermelerine gerek yoktur.
  3. Bazı özel kanunlar gereği başka bazı koşulların yerine getirilmesi gerekir. 
  4. İnbar.
  •  Devrin sonuçları ;
  1. Devreden(gerçek kişi) tacir, devirden dolayı tacir sıfatını kaybeder ama ticaretir terkinin ilanından itibaren bir yıl daha borçlardan iflas yoluyla takip edilebilir.
  2. Devirle, ticari işletmenin unsurları devralana geçer.
  3. Devralan, devraldığı üçüncü kişilere bildirdiği veya alacaklılara ilan ettiği andan itibaren işletmenin daha önceki borçlarından sorumludur.
  4. Devralan varlığını bilmediği borçlardanda sorumludur.
  5. Devreden devrin ilan veya ihbarına kadar doğan borçlardan dolayı devralanla birlikte iki yıl süre ile müteselsilen sorumludur. Yalnız arkadaşlar vadeye bağlanmış borçlarda muacceliyat tarihinden itibaren işlemeye başlar.
  6. Temsil yetkisine ilişkin değişikliklerde gerçekleşmektedir.
  7. Kiralanan bir alanda faaliyet göstermesi halinde, kira ilişkisinin geçmesi için kiralayanın onayı gerekir. 
Ticari İşletmenin Rehni :
  • Krediye ihtiyaç duyan ticari işletmeler şahsi teminat örneğin kefalet veya ayni teminat örneğin rehin gösterebileceklerdir.
  • Rehin ilişkisinin taraflarına gelince; 
  • Kredi kuruluşları , tacir esnaf, çiftçi, üretici, serbest meslek erbabı gerçek ve tüzel kişiler arasında, tacir ve esnaflar arasında tesis edilebilir.
  • Rehin ilişkisi bankalar, tacir ve esnaflar arasında olabilir.
  • Rehin ilişkisinin kurulmasına gelince ;
  • Rehinli taşınır sicili'ne tescil edilmesiyle kurulur.
  • Elektronik yada yazılı ortamda, elektronik ortamda yapılmışsa elektronik imzaylaonaylanmalıdır. Yazılı olarak yapılmışsa tarafların imzalarının noterce onaylanması veya sözleşmenin sicil yetkisinin huzurunda imzalanması gerekir.
  • Sözleşmeye tarafların ticaret unvanı, MERSİS numarası, temsil veya yetkili temsilcinin adı soyadı, imzası, borcun konusu, miktarı, miktarı belli değilse rehnin ne miktar için güvence teşkil ettiği , ödenecek para cinsi ve rehin azami miktarı, rehne konu varlıkla bu varlığın ayırt edici özelliği belirten seri numarası, markası, üretim yılı, belge seri numarası, varrsa GTİP veye PRODİR sanayi ürünü kodu gibi hususlar yazılır.

 Rehin İlişkisinin Kapsamı :

  • Alacaklar, çok yıllık ürün veren ağaçlar, fikri ve sınai mülkiyete konu alan haklar, hammadde, hayvan, her türlü kazanç ve iratlar, kira gelirleri, makina, araç, ekipman,stok...
  • Rehin İlişkisinin Hüküm ve Sonuçları ; 
➖ Tarafların hak ve yükümlülükleri sözleşmede belirlenir.
➖Rehin konusu mallar, borçlunun elinde durmaya devam etmektedir.
➖Rehin alacaklısı, denetleme hakkına sahiptir.
➖Rehin veren veya taşınırı rehin yüklü olarak devralan rehinli varlığı TRK'nın hilafına kullanması, borcu ödamemesi gibi durumlarda rehin alacaklılarının şikayeti üstüne borç tutarının yarısını geçmeyecek şekilde adli para cezası uygulanır.

  • Rehin Borçlusunun Temerrüdü Süresinde İfa Edilememişse ;

➖Rehinli taşınırın mülkiyetinin devrini talep edebilir.
➖Alacağını, faaliyet gösteren varlık yönetim şirketlerine devredilebilir.
➖Rehin alacaklısı zilyetliğin devrine konu olmayan varlıklarda kiralama ve lisans hakkını kullanabilir.
➖Yukarıda saydığım yollarla alacak tahsil edilmemişse, takip genel hükümler çerçevesinde yapılır.

  • Rehin İlişkisinin Sona Ermesi ;

➖Rehin borçlusu işletme sahibi borcunu öderse rehin (fer'i hak) sona erer.

TİCARİ İŞLETMENİN TİCARET ŞİRKETLERİNİN BÖLÜNMESİ ve TÜR DEĞİŞTİRMESİNE KONU OLMASI
   Bir ticari işletme bir ticari şirketle onun tarafından devralınmak suretiyle birleşebilir. Söz konusu ticaret şirketlerinin paylarının tümü, ticari işletmeyi işletecek kişi veya kişiler tarafından devralınmalı ve ticari işletme bu kişi veya kişiler adına ticaret siciline tescil ve ilan edilmelidir. Ticari işletmeye dönüştürülen ticaret şirketi, bir kollektif veya komandit şirketse mezkür ticaret şirketinin borçlarından, ticari işletmeyi işletecek kişi ve kişilerle ticaret şirketinin eski ortaklarıda üç yıllık süreyle müteselsilen sorumlu olurlar.

NOT, Bu sorumluluk kollektif şirket ortakları ve komandite ortak bakımından sınırsız, şirketteki komanditler ortak bakımından sınırlıdır.

 Ticari İşletmenin Mirasçılara Geçmesi 

   İntikal kuralları içinde mirasçılara geçecektir.

 Ticari İş

 Ticari iş nitelendirilmesinde ölçütler ;

  • TTK'da düzenlenen işler
  • Bir ticari işletmeyi ilgilendiren işler

 Ticari İş Karinesi


    Tüzel kişi tacirlerin özel alanı yoktur, bütün işleri ticari iş niteliğindedir. Tüzel kişi tacirler bakımından aksi ispatlanmaz, gerçek kişi tacirler aksi ispatlanabilir. Gerçek kişi tacir hukuki işlem yaptığı esnada işlemin ticari işletmesiyle ilgili olmadığı karşı tarafa açıkça bildirirse ; İşin ticari sayılmasına durum elverişli olmazsa.

 Bir Taraf İçin Ticari Sayılan İşler

    Bir taraf için ticari sayılan işlemin diğer taraf içinde ticari sayılması yalnızca sözleşmeler bakımından geçerlidir. Uyuşmazlık halinde ticari sayılmaz ve ticaret mahkemelerinde görülmez.

 Ticari İş Sayılmaya Bağlanan Hukuki Sonuçlar

  1. Ticari İşlerde Teselsül Karinesi; Ticari borca müteselsil kefalet karinesi kabul edilmiş olduğu için borcun ifa edilmemesi nedeniyle alacaklı asıl borçluya müracata mecbur olmaksızın doğrudan doğruya müteselsil kefile başvurabilecektir. 
  2. Ticari İşlerde Faiz; Faiz, para alacağının süreye bağlı olarak tahakkuk  eden bir semeredir. Faiz getirisinin yüksekliği anaparanın miktarına, süreye ve faiz oranına bağlıdır. Asıl borç ödeme veya başka bir nedenli ortadan kalkarsa faiz alacağı da sona erer. Taraflar kendi aralarında anlaşırsa anaparayı, faizden ayırmak mümkündür.
Faiz Çeşitleri kendi içinde ikiye ayrılmaktadır öncelikle bunu öğrenelim.

🔸Anapara Faizi ; Belli bir miktar paradan belli bir süre ayrı kalma nedeniyle vadeye kadar işleyen faizdir.

🔸 Temerrüt Faizi ; Vadesinde ödenmeyen bir para borcundan dolayı vadeyi takip eden günden itibaren işlemeye başlayan faizdir.

Şimdi sevgili okurlar faizi uygulanacak oranı dikkate alındığındaki çeşitlerini öğreneceğiz.

🔸 Kanuni(Yasal) Faiz ; Kanuni faiz oranı yasa tarafından belirlenen anapara veya temerrüt faizini ifade eder.

🔸 Akdi (Sözleşmesel) Faiz ; Oranı taraflarca akitle kararlaştırılan anapara veya temerrüt faizini ifade eder.

Şimdide sıra hesaplama şekli dikkate alındığındaki faiz çeşitlerini incelemeye geldi.

🔸 Basit Faiz ; Belli bir miktar para borcuna belirli bir süre için faiz oranı dikkate alınarak faiz tahakkuk ettirilmesidir.

🔸 Birleşik Faiz ; Belirli bir para borcuna belli bir dönem sonunda tahakkuk eden faizin anapara borcuna eklenerek oluşan toplum miktara belirli dönemler sonunda tekrar faiz işletilmesi ve bu işlemin her defasında tekerrür etmesi yoluyla oluşan faizdir.

Sevgili meraklı okuyucular pek karşınıza çıkacağını size bu konuda soru yöneltileceğini pek düşünmüyorum ama benim gibi meraklısı olan bi köşede fazladan bir bilgiden bir şey çıkmaz diyenler için ufak bi not düşmek istiyorum buraya ..

Tazminat Faizi : Haksız fiil neticesinde oluşan zarara karşılık hesaplanan para borcuna zararın gerçekleşmesinden itibaren işletilen faizdir. Tazminat faizi aslında temerrüt faizinin bir çeşididir.

 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri

1. FAİZİN İŞLEMEYE BAŞLAYACAĞI TARİH :
Hukuksal ilişkinin tarafları tarihi serbestçe kararlaştırabilirler. Taraflar tarih belirlememişse, faiz vade tarihinden itibaren işler, vade belli değilse faiz ihtar tarihinden itibaren işler.

2. KARARLAŞTIRILMIŞ OLMASA DAHİ FAİZ İSTENEBİLMESİ ; Ticari olan veya olmayan bir kimseye , ticari işletmeye, bir iş veya hizmet gören tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Verdiği avans veya yaptığı masraflar için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.

3. BİLEŞİK FAİZ UYGULANMASI( FAİZE FAİZ YÜRÜTÜLMESİ) ; Bileşik faizin yasaklandığı iki hal vardır.

☄Her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla cari hesap sözleşmeleri

☄Her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla her iki taraf bakımından ticari iş niteliği bakımından ticari iş niteliğindeki ödünç sözleşmeler.

NOT, Her iki istisna bakımından , faizin anaparaya eklenebileceği dönemler üç aydan az olamaz.

4. DAHA YÜKSEK ORANDA TEMERRÜT FAİZİ ORANI İSTEYEBİLME İMKANI ; Adi işlerde sözleşmeyle anaparanın faizinin belirlenmediği fakat faiz oranının tespit edilmediği hallerde kanuni faiz oranı geçerli olacaktır. Bu oran %9' dur. Bu şekilde temerrüt faizi ile ticari işlerde temerrüt faizi farkı oluşturulmuştur. Adi işlerde temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa temerrüt faizi kanunen en fazla sözleşmeyle belirlenen anapara faizi oranı kadar olabilmektedir, ticari işlerdeyse sözleşmeyle belirlenen anapara faiz oranının temerrüt faizi olarak'da geçerli olabilmesi için TC. Merkez Bankasının belirlendiği avans faizinden daha fazla olması gerekir. Yoksa, sözleşmeyle belirlenen faizden daha yüksek olan avans faiz oranı uygulanır. Bu neticede, avans faizinin yüksekliğine göre adi işlerle ticari işler arasında temerrüt faizi bakımından farklılığa yol açar daha fazla temerrüt faizi talep etme imkanına yol açar.

FAİZ ORANLARI 

   Taraflar ( adi ve ticari ) kendileri kararlaştırır ancak bir üst sınırı vardır. Adi işlerde faiz bakımından; 
Tarafların kararlaştıra bilecekleri faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecek oranın, anapara borcunda yüzde elli fazlasını, temerrüt faizinde ise bu faizin yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Adi işlerde kararlaştırılan akdi faiz oranı kanuni faiz oranından yüksekse temerrüt faizi sözleşmeyle belirlenen anapara faizi oranından az olamaz. 

EN YÜKSEK SINIRI AŞAN TİCARİ İŞLEMLERİN HUKUKSAL DURUMU : Kısmi geçersizlik !
    Bir sözleşme gereğince yerine getirilmesi gereken edimler hakkında kanun veya yetkili makamların kabul etmiş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır ve bu sınırdan fazla edimler hata ile yapılmış olmasa da geri alınır.

TİCARİ İŞLERDE ZAMANAŞIMI SÜRELERİ : Kanunda aksine hüküm var olmadıkça ticari hükümler öngören kanunlarda tayin olunan zamanaşımı süreleri taraflarca sözleşmeyle değiştirilemez.

















   

1 Mayıs 2017 Pazartesi

HUKUKTAKİ TEMEL KAVRAMLAR- 5



      Bölüm 12 : SORUMLULUK KAVRAMI

         Bu bölümde hukuktaki sorumluluk, siyasi sorumluluk,cezai sorumluluk,mali sorumluluk olmak üzere 3 sorumluluk türü inceleyeceğiz.

              1.SİYASİ SORUMLULUK 

       İdarecilerin "egemen"liğe karşı olan sorumluluğudur.

       A. KOLLEKTİF SİYASİ SORUMLULUK :

    Bakanlar kurulu hükümetinin genel siyasetinin yürütülmesinden dolayı TBMM karşısında bakanlar kurulunun bütün üyelerinin birlikte sorumlu olması demektir. Gerçekleşme usülu güven oyudur.

      aa) Göreve başlarken güven oyu : Göreve yeni başlayan bakanlar kurulu TBMM'den güven istemek zorundadır. TBMM yeni kurulan bakanlar kuruluna güven oyu vermezse, kurulmuş olan bakanlar kurulunun görevi sona erer.

     bb) Görev sırasında güven oyu : Bir bakan kendi için meclisten güven oyu isteyemez.Ancak güven isteme bakanlar kurulu kararıyla yapılamaz. Doğrudan başbakan tarafından yapılır.Güven isteme meclise bildirilmesinden bir tam gün geçmedikçe görüşülemez ve görüşmelerin bitiminden bir tam gün geçmedikçe oya konulamaz. güven isteme üye tam sayısının salt çoğunluğu ile red edilebilir(Anayasanın 111.Maddesi hukukçular açısından Turgut Özal kuralı olarak geçer.)

     cc) Gensoru sırasında güven oyu : Gensoru görüşmeleri sırasında bakanlar kurulu hakkında güven oylamasına gidilebilir(Anayasanın 99/3-4 )Bu iki durumda ortaya çıkar. Gensoru görüşmeleri sırasında milletvekileri veya siyasi parti grupları güvensizlik önergeleri verebilirler. Bu güvensizlik önergeleri sonucunda güven oylaması yapılmaktadır. Gensoru görüşmeleri sırasında bakanlar kuruluda güven isteyebilir..

      B.BİREYSEL SİYASI SORUMLULUK :

    Bakanların parlamentoya karşı tek tek sorumluluğu anlamına gelir. TBMM yalnızca bir bakanı görevden alabilir.(AY 112-2).


              2.CEZAİ SORUMLULUK 
   
     
      İnsanların ceza hukukundan kaynaklanan sorumluluğu demektir. Karar vermeye adli yargı düzeninde bulunan ceza mahkemesi yetkilidir. Cezai sorumluluk, kişisel bir sorumluluktur. Özel hukuk veya Kamu hukuku tüzel kişilerinin cezai sorumluluğu olamaz. Cezai sorumluluğa kişinin suç işlemesi yol açar. Suçsa kanunun suç olarak tanımladığı insan davranışıdır. Bir insan davranışı belirli bir toplumsal çevrede ne kadar zararlı görülürse görülsün, ceza kanunu tarafından suç olarak tanımlanmadıkça suç teşkil etmez ve bu davranışı yapan kişi cezalandırılamaz. Buna "kanunsuz suç olmaz " ilkesi denir. aynı şekilde fiil suç teşkil etse bile, suç işleyen kişiye kanunun o suç için öngördüğü cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Buna da " kanunsuz ceza olmaz " ilkesi denir.

     A. SUÇUN MADDİ UNSURU : 

  •  Hareket : Bir kişinin bir suç işlediğinden bahsedilemez ve bu kişinin cezai sorumluluğunun doğduğunu söyleyebilmek için her şeyden önce bu kişinin bir harekette bulunmuş olması gerekir. Dış dünyaya yansımış düşünceler, hareket değildir ; bunlardan dolayı kişiler sorumlu tutulamaz. 
  • Netice : Dış dünyadaki bir değişikliktir. Örneğin, Mala zarar verme 
  • Nedensellik Bağı : İlliyet rabıtası denen nedensellik bağı en kısa bir şekilde hareket ile netice arasında sebep- sonuç ilişkisi olarak tanımlanabilir. 


      B. SUÇUN MANEVİ UNSURU : 

        Bir fiilin suç teşkil edebilmesi ve failin suçtan sorumlu tutulabilmesi için fiilin bilerek ve isteyerek yapılması iradi olması özelliğine "suçun manevi unsuru" denir. Failin genel olarak kusurlu bir şekilde hareket etmeye ehil olması gerekir. Failin somut olayda kusurlu bir şekilde hareket etmesi gerekir. Bunlardan birincisine isnat yeteneği denir, ikincisineyse kusurluluk denmektedir.

  •  İsnat Yeteneği : Kişinin kendi hareketlerinin anlamını kavrayabilme ve bunları yapmayı isteme gücüne sahip olması demektir. Yaş küçüklüğü , akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik , geçici nedenler, istemeyerek sarhoşluk, uyuşturucu madde etkisi, ortadan kaldırır veya zayıflatır. 
  • Kusurluluk : fiili, bilerek ve isteyerek yapmış olması gerekir. Suçun manevi unsuru asıl meydana getirilen şey kusurluluktur. Bir kişinin kusurlu olması için kasıtlı ve taksirli olması gerekir.
   a) Kast : Bilerek- isteyerek gerçekleştirilmesidir. Olası Kast : Failin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halidir. Müebbet hapiste 20 ile 25 yıl arası diğer suçlardaysa temel ceza üçte birinden yarısına kadar iner.

   b) Taksir : Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
Taksirli suçun cezalandırılmasının nedeni şudur ; Fail, uygulanması gereken davranış kurallarına uymak suretiyle önleyebileceği bir fiili, bu kuralları ihlal etmek suretiyle istemeyerek gerçekleştirmiş olmaktır. taksirli suçlarda da fail, kısıtlı suçlarda olduğu kadar olmasa da yine kınanabilir niteliktedir.

           CEZAİ SORUMLULUĞUNU ORTADAN KALDIRAN HALLER ;


  •     Kaza ve Tesadüf (Beklenmeyen Hal ) : Öngörülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan ama failin hareketi sebebiyle ortaya çıkan neticedir. Kaza ve tesadüf nedensellik bağını ve dolaylı olarak da kusurluluğu ortadan kaldırır. 
  •    Mücbir Sebep  : Failin dışındaki sebeplerden kaynaklanan neticedir. Örneğin, Uçağa yıldırım düşmesi .
  •    Cebir : Başkası tarafından zorla suç işlemesine zorlamak. Örneğin, Nöbetçiyi zorla nöbet yerinden ayırmak.
  •    İkrah ve Tehdit : Hala var olan ve gelecekte gerçekleşecek bir zarardan kendisini veya bir başka kişiyi kurtarmak için kendinden istenen suçu işlemesi.
  •    Meşru Müdafaa : Birinin ağır ve haksız bir saldırıya karşı kendisini veya bir başkasını korumak için gösterdiği zorunlu tepkidir. 
  •    Iztırar Hali : Bilmeden bir tehlikeden kendini veya bir başkasını kurtarmak için suç işlemek zorunda kalmasıdır. Örneğin dağda kalan birinin zorla birinin evine girip yemek alması. 
                     3. MALİ SORUMLULUK 

        Bir kişinin diğer kişiye verdiği zararın, zarar verenin mal varlığına devlet aracılığıyla cebren el konularak tazmin edilmesidir. 

               A. MEDENİ SORUMLULUK 


        Hukuki sorumluluk ve özel hukuk sorumluluğuda denir. Bir kişinin diğer kişiye özel hukuk alanında  verdiği zararı gidermesi demektir. Devlet zoruyla edimin ifasına sorumluluk denmektedir. Özel hukukta sorumluluk borcun müeyyidesidir. Borçsa sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme'den doğmaktadır.

  • Akdi Medeni Sorumluluk : Borçlunun sözleşme hükümlerine aykırı olarak alacaklıya vermiş olduğu zararı tazmin yükümlülüğü olarak tanımlanmıştır. Sözleşme iki tarafın bir hukuki sonucu elde etmek için iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamaları denmektedir. 
  • Haksız Fiil Sorumluluğu : Hukuka aykırı olan ve başkalarına zarar veren davranışlardır. Bu tür davranışlar neticesinde ortaya çıkan zararı, zarar veren kişi tazmin etmekle yükümlüdür.Buna haksız fiil sorumluluğu denir. 


  • Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Sorumluluk : Bir kimsenin haklı bir sebep olmaksızın bir başka kimse aleyhine zenginleşmesidir. Burada bir kişinin mal varlığı artarken diğerinde de azalma olur. 
Sorumluluğun işletilmesi : Tazminat borcunun doğması anlamına gelir. Medeni sorumluluğun bir müeyyidesidir.
        
              B. iDARİ SORUMLULUK

           İdarenin sorumluluğu denmektedir. İdarenin bakanlar hariç diğer makamlarının siyasi sorumluluğu yoktur. İdarenin cezai sorumluluğu da bulunmamaktadır, çünkü idare denilen şey bir tüzel kişililerin cezai sorumlulukları olmaz.


  •  Akdi İdari Sorumluluk : İdarenin bir özel kişi ile yapmış olduğu idare sözleşme hükümlerine aykırı olarak sözleşmeci özel kişiye vermiş olduğu zararı tazmin ile yükümlüdür. Örneğin, imtiyaz sözleşmeleri, iltizam, kamu istikrarsız sözleşmeleri, idari hizmet sözleşmeleri gibi sözleşmeler idari nitelikte olan sözleşmelerdir. 
  • Sözleşme Dışı İdari Sorumluluk : İdarenin tek yanlı işlemleri ve eylemleriyle kişilere verdiği zararları tazmin etmesi yükümlülüğü olarak tanımlanmıştır. 
    a) Kusurlu sorumluluk : İdarenin hukuka aykırı bir eylem ve işlemiyle zarar verdiği bir kişinin zararını tazmin etmesi yükümlülüğüdür. Kusur, idarenin yürüttüğü hizmetin hiç işlememesi veya geç işlemesi demektir.

   b) Kusursuz sorumluluk : Eylem ve işlemlerinden doğan zararı bazı durumlarda, kusuru olmasa bile tazmin etmesi yükümlülüğüdür. 

        aa) Risk İlkesi : İdare, bir kusuru olmasa da yürüttüğü tehlikeli faaliyetler veya kullandığı tehlikeli araçlar nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
   
       bb) Fedakarlığın Denkleştirilmesi İlkesi : Kamu külfetleri karşısında vatandaşların eşitliği ilkesidir. İdarenin nimetleri tüm toplum tarafından paylaşılan hukuka uygun eylem ve işlemlerinin külfetlerinin sadece belli kişi veya kişilerin uğradığı zararı, idarenin bir kusuru olmasa bile tazmin etmesini öngörmektedir. 


             İDARENİN SORUMLULUĞUNUN ŞARTLARI : 
  1. İdarenin bir fiilinin bulunması gerekir. İdarenin eylem ve işleminin bulunması şartı idarenin hem kusurlu sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu için geçerlidir. 
  2. İdarenin fiilinin kusurlu olması gerekir ama kusursuz sorumluluğu için değil, sadece kusurlu sorumluluğu için geçerli olan bir şarttır. 
  3. İdarenin sorumluluğu olması için ortada bir zarar olması gerekir.
  4. "zarar" ile "zarar veren bir olay" arasında nedensellik(illiyet bağı)  bağı bulunması gerekir. Neden- sonuç ilişkisinin bulunması anlamı olarak da tarif edebiliriz. Nedensellik bağı iradenin sorumluluğu için olmazsa olmaz koşuldur. Nedensellik bağı şartı iradenin hem kusurlu sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu için geçerlidir.


Bölüm 13 : BORÇ KAVRAMI


             Bu bölümde özellikle şunu belirtmek isterim sevgili arkadaşlar . 22 Nisan 1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yürürlükten kalkmış ve yeni Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiştir. Aralarında gerek sistem, gerek içerik olarak çok büyük farklılıklar bulunmamaktadır. Ancak dilleri arasında büyük farklılık vardır. Pek çok hukuki terim değişmiş yerini yeni hukuki terimlerin aldığını görmekteyiz. Şüphesiz incelediğiniz taktirde göreceksiniz ki  dildeki değişikliklere paralel olarak  kanunların dili de değişmiştir.

             1.BORÇ KAVRAMI 

          En dar anlamda borç, para borcunu ifade ederken, dar anlamda ki borç hukuki ilişkide iki kişiden birinin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu şeyi ifade etmektedir. Geniş anlamda borçsa alacaklı ve borçlu arasındaki mevcut olan hukuki bağı ifade eder. Buna bizler borç ilşkisi demekteyiz.

BORÇ İLİŞKİSİ KAVRAMI : İki taraf arasında mevcut olan ve kendisine borçlu denen tarafın alacaklıya karşı edim adı verdiğimiz belli davranış biçiminde bulunmakla yükümlü kılınan bağdır.

BORCUN KAYNAKLARI : 

       A. Hukuki İşlemlerden ( Sözleşmelerden ) Doğan Borçlar :
   Hukuki işlem, hukuki sonuç doğurmaya yönelik irade açıklaması ya da açıklamalarıdır. ikiye ayrılır

  • Tek taraflı hukuki işlemler
  • Çok taraflı hukuki işlemler, çok taraflı hukuki işlemlerse yine kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Kararlar ; birden fazla kişinin iradelerinin karşılıklı değil, aynı yönde açıkladıkları çok taraflı hukuki işlemlerdir. Sözleşmeler : En az 2 kişinin aynı hukuki sonucu doğurmaya yönelik olarak karşılıklı ve birbirlerine uygun irade açıklamalarıdır.
  1. Sözleşme Kavramı; İki tarafın bir hukuk sonucu elde etmek üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamalarıdır. 
  2. Sözleşmenin Kurulması( Sözleşmenin Unsurları) ; 
    a) Öneri : Sözleşme yapma teklifi veya çağrısı niteliğindedir. Sözleşmenin esaslı noktalarını kesinlikle içermelidir. Ciddi bir dili olmalı , Öneriye bağlanma niteliği şartını taşımalıdır.
   b) Kabul : Öneren kişinin yapmış olduğu öneriye karşı tarafın vermiş olduğu olumlu cevaptır. Açık olacağı gibi örtülü de olabilir. 

      3. Sözleşmenin Şekli 

     a) Kural : "Şekil serbestliği" ilkesini kabul etmiştir. Sözleşmelerin geçerliliği kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbiri şekle bağlı değildir. Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça istedikleri sözleşmeyi istedikleri biçimde yapabilirler.

    b) Yazılı Şekil : Metin, metnin altında imza olmalıdır. İmzalı mektup, imzalı telgraf ...örnek olabilir.

    c) Resmi Şekil : Resmi senet, mal rejimi sözleşmesi , vasiyetname ...
       4. Muhtelif Sözleşme Türleri( Özel Borç İlişkisi) 
    a) Mülkiyetin Devri Amacı Güden Sözleşmeler : Bir şeyin mülkiyetini bir kişiden diğer kişiye doğru devretmektir.

    aa) Satış : Satılan şey , bedel , anlaşma gibi üç unsuru vardır. İki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmedir.
  
    bb) Mal Değişimi : Malın mal ile değiştirilmesi dolayısıyla trampada bedel ödenmesidir. Geri kalan özellikleri ise satış sözleşmesi ile birebirdir.

    cc) bağışlama : Karşılık beklemeksizin devretme işlemidir. İvazsız bir sözleşmedir.

   b) Kullanma Amacı Güden Sözleşmeler : 

   aa) Kira Sözleşmesi : kendi içinde ikiye ayrılırlar. Adi Kira, ürün vermeyen şeylerin kirası adi kira dır. Ürün Kirası ise arkadaşlar adı ile tamamen bağdaşmıştır, ürün veren şeylerin kirasıdır.Son olarak da Ürün Kirası ile karşı karşıyayız bu ise kiracıya yalnızca kiracıya kiralanan şeyi kullanmanın yanında ürün veya ürünlerinden yararlanma hakkı da vermektedir. 

Kira Sözleşmesinin Sona Eriş sebepleri ; Sürenin dolmasından kaynaklanması, Fesih ihbarı veya Fesihten kaynaklıdır.

   bb) Kullanım Ödüncü (Ariyet) Sözleşmesi : Para vermeden alıp kullanıp geri verme sözleşmesidir. Ariyet sözleşmesi, ivazsız bir sözleşmedir. Şekle tabi olmadığı gibi sözlü de yapılabilir. 

   cc) Tüketim Ödüncü ( Karz) Sözleşmesi : Ödünç verenin bir miktar şeyi daha sonra alması üzerine bir sözleşmedir.

   c) İş Görme Amacı Güden Sözleşmeler : Birinin bir ediminin konusunu insanın emeğinin karşılığını teşkil eder. 

   aa) Hizmet Sözleşmesi : İşçinin iş yapmasının karşılığında işverenin ücret ödemesidir. Bedeni, fikri, hem bedeni hem fikri nitelikte bir iş olabilir. 

   bb) Eser Sözleşmesi : Şekle tabi değildir, sözlüde yapılabilir. İki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmedir . Örneğin bir mimarın  plan çizmesi, marangozun masa yapması gibi.

  cc) Yayım Sözleşmesi : Fikir , sanat eseri sahibinin veya halefinin o eseri yayımlatmak için yayımcı ile anlaşmasıdır. 

  dd) Vekalet Sözleşmesi : Vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmelerdir. Şekle tabi değildir, sözle de yapılabilir. İvazlı ve ivazsız olabilir. Avukatlar ile yapılan yazılı olmak zorundadır her zaman tek taraflı olarak sona erdirilebilir. Vekalet verenin sona erdirmesine azil , Vekilin sona erdirmesine istifa denir.

  d) Muhafaza( Saklama) Amacı Güden Sözleşmeler : Güvenli bir yerde koruma altına alınan bir sözleşmedir.

  e) Teminat Amacı Güden Sözleşmeler : Bir diğer adı ile Garanti altına almayı teşkil etmektedir.

- Kefalet Sözleşmesi : Kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmelerdir.

 f) Talih ve Tesadüf Sözleşmeleri : 

  aa) Kumar ve Bahis : Bunlardan dolayı dava açılamaz ve takip yapılamaz. Kumar için verilen senette geçersizdir.

  bb) Ömür boyunca Gelir Sözleşmesi : Gelir borçlusunun gelir alacaklısına, içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca belirli dönemsel edimlerde bulunmayı üstlendiği sözleşmelerdir. Yazılı yapılması şarttır.

  cc) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi : Bakan kişi ölünceye kadar bakar ve bakılan mağdurluğunun bir kısmını ölünce bakana devreder. Resmi sözleşmedir → Miras Sözleşmesi

g) Ortaklık( Şirket) Sözleşmeleri ; Adi Ortaklık : Birden fazla kişinin ortak bir amacı gerçekleştirmek için emek ve sermayelerinin bir araya getirmeleridir. ( Ortaklık )

- Adi Ortaklık : 2 ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

    
     B. Haksız Fiilden Doğan Borçlar 

  Haksız Fiil → hukuka aykırı olan ve başkalarına zarar veren davranışlardır.


  1. Haksız Fiil Sorumluluğunun Şartları :

 Verilen zararı tazmin etmekle yükümlü olunması durumudur.

  a) Fiil : İnsan fiili  (öz davranışı) insanın bir şey yapmaya veya yapmamaya yönelik bilinçli bir hareket tarzıdır.

  b) Zarar : Haksız fiil zorunluluğundan bahsedilmesi için zararın meydana gelmiş olması gerekir. Bu zarar ya maddi zarar olmalıdır ya da manevi zarar olmalıdır.

  c) Nedensellik Bağı : Fiil ile zarar arasında nedensellik bağı vardır.

  d) Kusur : Hukuk düzeninin kınadığı, hoş görmediği davranış biçimine denir.

  aa) Kast : Hukuka aykırı sonucun fail tarafından bilerek istenmesidir.

  bb) İhmal : Hukuka aykırı sonucu istemekle birlikte, bu sonucun doğmaması için gerekli dikkat ve özeni göstermektir.

  Kusursuz Sorumluluk ; Kusuru olmayan kişinin sorumluluğu yokturdur. Ama bazı halllerde, birinin kusuru olmasa dahi ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulabilinir. Buna bizler kusursuz sorumluluk adını vermekteyiz. Kusursuz sorumluluğun hallerini incelediğimiz taktirde sizlerin daha iyi bir şekilde kavrayabiliceğ kanaatindeyim.

  Kusursuz Sorumlulk Halleri ;

⛤ Ayırt etme gücünden yoksunluk durumunda kişinin verdiği zararın, tamamen ya da kısmen giderilmesine karar verilir. Bizler buna hakkaniyet sorumluluğu demekteyiz.

⛤ Adam çalıştıran, çalışanının başkasına verdiği zararı tazminle yani gidermekle yükümlüdür. Bizler buna özen sorumluluğu demekteyiz.

⛤ Hayvan bakan kişi, baktığı hayvanın verdiği zararı üstlenmek zorundadır. Bizler buna yine özen sorumluluğu demekteyiz.

⛤ Bina veya başka bir şey yaptıran kişi, yapılan bozuklukları ve eksiklikleri gidermek zorundadır. Buna da yine özen sorumluluğu adını vermekteyiz.

⛤ Önemli bir tehlike arz eden işletmenin faaliyetinden doğmuş olan zarardan işletme sahibi varsa işleten sorumludur. Bunaysa sevgili arkadaşlar tehlike sorumluluğu diyoruz.


  e) Hukuka Aykırılık : Doktrinde, kişilerin mal ve şahıs varlıklarını korumaya yönelik emredici hukuk kurallarına aykırılık denir.  Çoğunlukla mutlak hakkın ihlali şeklinde ortaya çıktığını bu zamana kadar ki araştırmalarımız sonucu gördük. Mesela arkadaşlar birisinin öldürülmesi yaşama hakkının elinden alınması.
Ancak bazı hallerde bir davranış, bir başkasına zarar verebilir ama bu aynı zamanda hukuka aykırılık da teşkil etmeyebilir. Bunaysa hukuka uygunluk sebepleri demekteyiz.Bunlar ; Meşru Müdafaa olabilir , zaruret hali olabilir , bir hakkın kullanılması veya mağdurun zarara öncesinde razı olması olabilir.


   2. Haksız Fiil Sorumluluğunun Sonucu , Zararın Tazmini : 

 Haksız fiil sorumluluğunun sonucu tazminattır. Maddi tazminatın kendi içinde ikiye ayrıldığını söyleyebilirz. Ve şimdiyse bunu inceleyeceğiz.

a) Aynen Tazmin ; Zarara uğrayanın malvarlığını zarardan önceki durumuna geri getirmektir.

b) Nakden Tazmin ; Malvarlığında zarara uğrayan kişinin zararının, zarar veren tarafından para ile giderilmesidir.

Sevgili arkadaşlar şunu bileyim ki tazmin şeklini bizler dava açarak talep edemeyiz. Bizler ancak tazmin talebinde bulunabiliriz. Tazminatın şeklini hakim belirlemektedir. Aynı zaman da eğer hakim nakden tazminata zarar vereni tazmin etmekle yükümlü kılacak ise yeterli ğördüğt miktarı da belirmek ile yükümlüdür.

     C. SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR

  Birinin haklı sebebi olmaksızın başka bir kimsenin aleyhine zenginleşmesi durumuna bizler sebepsiz zenginleşme demekteyiz.
Eğer sebepsiz zenginleşme söz konusuysa . Konu sahibi olan sebepsiz zenginleşen kişinin zenginleşmeyi mağdur ettiği kişiye iade etme yükümlülüğü vardır. Sebepsiz zenginleşmenin varlığının söz konusu olması için (şartları) ; biri zenginleşmeli, diğer kişi fakirleşmeli , zenginleşme ve fakirleşme arasında nedensellik bağı olmalı ve zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmaması gerekmektedir.
Eğer arkaraşlar zenginleşen fakirleşene geri verme yükümlülüğünü yerine getirmiyor ise fakirleşen zenginleşen tarafa sebepsiz zenginleşme davası açabilir.